Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
- We had no choice but to leave the matter to him.
Meselenin püf noktası odur.
- That's the crux of the matter.
Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
- I would like to talk with you about this matter.
Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.
- His interpretation of this matter is too one-sided.
Madde sıcaklığa göre hal değiştirir.
- Matter changes its form according to temperature.
Lütfen gelecek toplantıda maddeyi öne sür.
- Please bring the matter forward at the next meeting.
Bu hususla hiçbir ilgim yok.
- I have nothing to do with this matter.
Yukarıda belirtilen hususlarda acil görüşünüzü talep ediyoruz.
- We now request your opinion in the above-referenced matter.
Onun bu yıl üniversiteden mezun olamaması gülünecek bir şey değil.
- It is no laughing matter that he couldn't graduate from university this year.
Aslına bakarsan, ben bu konuda hiçbir şey bilmiyorum.
- As a matter of fact, I know nothing about it.
Bu konuyu tartışmak için özel bir isteğim yok.
- I have no particular desire to discuss that matter.
Konu hakkında seninle özel olarak konuşabilir miyim?
- May I talk with you in private about the matter?
Cevap verip vermemenin önemi yok.
- It doesn't matter whether you answer or not.
Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
- It doesn't matter what he said.
Bu durumda kimin otorite olduğu bilinmiyor.
- It is not known who has the authority in this matter.
Durumun ne olduğunu açıkladım.
- I explained what the matter was.
Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.
- I must confer with my colleagues on the matter.
Mesleğiniz ne olursa olsun, ya da bu meslekte ne kadar mutlu olursanız olun, diğer bir mesleği seçmiş olmayı istediğiniz anlar vardır.
- No matter what your profession, or how happy you may be in it, there are moments when you wish you had chosen some other career.
Benim için farketmez.
- It doesn't matter to me.
Bu konuya farklı açılardan bakmalısın.
- You must view the matter from different angles.
Neden önemli olması gerektiğini bilmiyorum.
- I don't know why it should matter.
Neden senin için bu kadar önemli?
- Why does it matter so much to you?
Arabada sorun yok, sadece sen kötü bir sürücüsün.
- Nothing is the matter with the car. It's just that you are a bad driver.
Lütfen bu sorunu bankanızla birlikte gözden geçirir misiniz?
- Would you please check this matter with your bank?
Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
- Tom is scrupulous in matters of business.
Tom tembel bir çocuk değildir, İşin aslına bakarsanız, o çok çalışır.
- Tom is not a lazy boy. As a matter of fact, he works hard.
Nereye bakarsan bak depremin sebep olduğu hasarı görebilirsin.
- No matter where you look you can see damage caused by the earthquake.
Dert olabilecek hiçbir şey yok.
- There's nothing the matter.
Ne yaparsam yapayım, Tom her zaman şikâyet eder.
- No matter what I do, Tom always complains.
İş ne kadar zor olursa olsun Tom asla şikayet etmez.
- Tom never complains, no matter how hard the work is.
Ne söylersen söyle farketmez, kararımı değiştirmeyeceğim.
- No matter what you may say, I won't change my mind.
Ne dersen de farketmez, sana asla inanmayacağım.
- No matter what you say, I will never believe you.
Besides, if it had been out of doors I had not mattered it so much; but with my own servant, in my own house, under my own roof.
Sorry for pouring ketchup on your clean white shirt! - Oh, don't worry, it does not matter.
a trivial matter.
He always took some reading matter with him on the plane.
... to the stars. It is 100% conversion of matter to energy by Einstein's equations, E=mc². ...