Tom ve Mary iyi bir eştirler.
- Tom and Mary are a good match.
Tom ve Mary cennette yapılan bir eşti.
- Tom and Mary were a match made in heaven.
Yangın çocukların kibritlerle oynamasından kaynaklandı.
- The fire was brought about by children's playing with matches.
Tom tüm kibriti tüketti bu yüzden ateşi yakamadı.
- Tom ran out of matches so he couldn't light the fire.
Jabulani, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın resmi maç topudur.
- The Jabulani is the official match ball of the 2010 FIFA World Cup.
Teniste kimse onunla maç yapamaz.
- No one can match him at tennis.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
O benim için denk değil.
- She is no match for me.
John yüzme yarışmasında sınıfını temsil etti.
- John represented his class in the swimming match.
Bu futbol maçı enerji dolu ve görkemli yarışmadır.
- This soccer match is full of energetic and splendid competition.
Elbiseyle eşleşen ayakkabıları seçti.
- She picked out the shoes that match the dress.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Tom ve Mary benzer gömlekler satın aldılar.
- Tom and Mary bought matching shirts.
Biz onun benzerini asla görmeyeceğiz.
- We shall never see her match.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Halılar perdeler için iyi bir eşleşmedir.
- The rugs are a good match for the curtains.
Perdeler ve halı iyi bir eşleşmedir.
- The curtains and the carpet are a good match.
Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.
- As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.
- It's always disappointing when you lose a match on penalties.
Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
- The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Tom çoraplarının uymadığını fark etmedi.
- Tom didn't realize his socks didn't match.
Onunkine uyması için planını değiştirdi.
- She changed her schedule to match his.
Tom'un kibritlerle oynamayacak kadar aklı var.
- Tom knows better than to play with matches.
Yangın çocukların kibritlerle oynamasından kaynaklandı.
- The fire was brought about by children's playing with matches.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
- Mary is very good at matching people.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Mary mini etekle uyumlu pembe bir bluz giyiyordu.
- Mary was wearing a pink blouse with matching miniskirt.
Televizyonda boks maçı gördüm.
- I saw the boxing match on television.
O bana bir kravat verdi, zevkimle tamamen eşleşiyordu.
- She gave me a necktie, which entirely matched my taste.
Leyla'nın telefondaki kişiliği, gerçek hayattaki kişiliğiyle tamamen eşleşti.
- Layla's personality on the phone totally matched her personality in real life.
Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
- Tom and Mary got matching tattoos.
Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
Polis bu tanıma uyan bir kamyon buldu.
- The police found a truck matching that description.
Mary ve Alice uygun kıyafetler giydi.
- Mary and Alice wore matching outfits.
Tom ve Mary her zaman uygun giysiler giyerler.
- Tom and Mary always wear matching clothes.
He struck a match and lit his cigarette.
He knew he had met his match.
My local team are playing in a match against their arch-rivals today.
She matched him at every turn: anything he could do, she could do as well or better.
They found out about his color-blindness when he couldn't match socks properly.
He made it to matchpoint three times and still lost, but you can't come much closer than that.
He is a hatch, match and despatch Catholic .
It was not his matchless talent that exalted Koufax beyond his greatest contemporaries so much as it was his knowledge that character was not connected to talent.
In this comedy, a matchmaker has a matchless daughter. Try as he might, he cannot seem to find anyone for her.
She became very good at mixing and matching skirts, blouses, and accessories to extend her fashion budget.
The Red Sox having lost the opener and won the second game proceeded into the rubber match against the Yankees.
It started raining on their picnic and they had to move the whole shooting match inside.
... ENJOY THE MATCH. ENJOY THE MATCH. ...
... labyrinth to match the tablet. All I need to do, I tilt it to get the ball out; okay? ...