The calculator on the table is mine.
- Masadaki hesap makinesi benim.
There's a cat on the table.
- Masanın üzerinde bir kedi var.
Please ask at the information desk.
- Lütfen bilgi masasında sor.
I see a flower on the desk.
- Masanın üzerinde bir çiçek görüyorum.
Tom is playing ping-pong with his friends.
- Tom arkadaşları ile masa tenisi oynuyor.
Ball games, such as basketball and ping-pong, are usually played indoors.
- Basketbol ve masa tenisi gibi top oyunları genellikle kapalı alanda oynanır.
Tom covered the table with the new tablecloth he'd just bought.
- Tom yeni aldığı masa örtüsüyle masayı örttü.
As Tom sat down, he bumped the table and his coffee spilled onto the tablecloth.
- Tom otururken, masaya çarptı ve kahvesi masa örtüsüne döküldü.
They have a round table in the living room.
- Onların oturma odasında bir yuvarlak masası var.
We bought a round table.
- Biz bir yuvarlak masa aldık.
... masa music that was playing on radio the zeke generated by by local artist was ...