Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
Onlar arasında belirgin bir fark var.
- There's a distinct difference between them.
Tom'un sağ gözünün altında farklı bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
O iki fikir oldukça farklıdır.
- Those two ideas are quite distinct.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
O yapacak önemli bir ayrım.
- That's an important distinction to make.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.