The professor who invented it has the right to reasonable remuneration from the university.
- Onu icat eden profesör, üniversiteden makul bir ücret hakkına sahip
Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
You will think it just that I should do so.
- Öyle yapmamın makul olduğunu düşüneceksin.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
- Bence, sigara karşıtı yasa makul.
He drinks a moderate amount of coffee.
- Makul miktarda kahve içer.
Moderate exercise is necessary for good health.
- Makul bir egzersiz iyi sağlık için gereklidir.
I think it's time for me to buy a decent car.
- Sanırım makul bir araba almamın zamanıdır.
Tom has a decent salary.
- Tom'un makul bir maaşı vardır.
There was a modest rise in prices last year.
- Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış vardı.
That's a fairly reasonable price.
- O oldukça makul bir fiyat.
A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
- Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
Very simple was my explanation, and plausible enough—as most wrong theories are!
- Benim açıklamam çok basitti ve yeterince makuldü. Birçok yanlış teorilerin olduğu gibi.
That's a fairly reasonable price.
- O oldukça makul bir fiyat.
We paid a fair price for it.
- Bunu için makul bir fiyat ödedik.
This is a sensible approach.
- Bu makul bir yaklaşımdır.
I'll give you anything you want within reason.
- Makul düzeyde istediğin bir şeyi sana vereceğim.
There's only one possible explanation.
- Bunun tek bir makul açıklaması var.
I see no other possible explanation.
- Diğer makul açıklamanın olmadığını anlıyorum.