Onun evde olup olmadığından emin olmalıyım.
- I must make sure whether he is at home or not.
Gitmeden önce ondan emin olmalısınız.
- You should make sure of it before you go.
Tom kilitli olduğundan emin olmak için kapısını iki kez kontrol etti.
- Tom double-checked his door to make sure it was locked.
Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
- Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
Bu tür hataların gelecekte olmamasını sağlamak için elimden geleni yapacağım.
- I will do my best to ensure that such mistakes do not occur in future.
Herkes cümlelerin doğru seslendirilmesini ve doğru bir biçimde yazılmasını sağlamak için yardımcı olabilir.
- Everyone can help ensure that sentences sound correct, and are correctly spelled.
Bundan emin olacağız.
- We'll make sure of it.
Ondan önce, gerçekten emin olsak iyi olur.
- Before that, we had better make sure of the fact.
When you leave, make sure you lock the door behind you.
... And I think that we need to make sure that the prices of ...
... that would make sure that we are rebuilding our infrastructure -- ...