Seni kızdırmak istemiyorum.
- I don't wish to anger you.
Onun sesi öfkeden titriyordu.
- Her voice was quivering with anger.
O artık öfkesini tutamadı.
- He could no longer contain his anger.
Yüzündeki kızgınlık belirgindi.
- The anger in her face was unmistakeable.
Kızgınlık, gerekçesinin görülmesini engelledi.
- Anger deprived him of his reason.
Onun sözleri onu kızdırdı.
- Her words angered him.
Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
- His actions greatly angered Mexican leaders.
Kızmak için nedenin yok.
- You have no cause for anger.