O kadını delicesine kıskanıyor.
- He is madly jealous of his woman.
Ona delicesine aşıktır.
- He's madly in love with him.
Fadıl ve Leyla çılgınca aşık oldular.
- Fadil and Layla fell madly in love.
Tom Mary'ye çılgınca âşıktır.
- Tom is madly in love with Mary.
Fadıl, Leyla'ya deli gibi aşıktı.
- Fadil was madly in love with Layla.
Tom Mary'ye deli gibi âşık oldu.
- Tom fell madly in love with Mary.
Aşk iksiri içtikten sonra delice aşık oldular.
- They fell madly in love after drinking a love potion.
O kadını delicesine kıskanıyor.
- He is madly jealous of his woman.
Bir çılgınla benim aramdaki tek fark benim bir çılgın olmamamdır.
- The only difference between me and a madman is that I'm not mad.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
Eşiniz size çok kızgın.
- Your wife is mad at you.
Bugün mümkünse Tom'dan uzak durmalısın. O sana çok kızgın.
- You should avoid Tom today if at all possible. He's very mad at you.
Ultraviyole ışınlarının ani artışı araştırmacıları ozon deliklerinin varlığına inandırdı.
- The sudden increase of ultraviolet rays made the researchers believe in the existence of ozone holes.
O ya sarhoş ya da deli.
- He is either drunk or mad.
O kadını delicesine kıskanıyor.
- He is madly jealous of his woman.
Ona delicesine aşıktır.
- He's madly in love with him.
O kıza deli gibi âşık.
- He is madly in love with that girl.
O, müziği deli gibi seviyor.
- He is mad about music.
Tom hastaneye büyük bir bağış yaptı.
- Tom made a big donation to the hospital.
O bugünkü sınava girmek istemedi, bu yüzden hasta olduğuna inandırdı, ve okula gitmedi.
- He didn't want to take today's test, so he made believe that he was sick, and didn't go to school.
Onun kalesi kırık camdan yapılmıştı.
- His castle was made of broken glass.
Hayır, sana kızgın değilim, sadece hayal kırıklığına uğradım.
- No, I'm not mad at you, I'm just disappointed.
Hiçkimseye sinirli değilim.
- I'm not mad at anybody.
Tom bana sinirli ama onu suçladığımı söyleyemem.
- Tom is mad at me and I can't say I blame him.
O kadar üzgündü ki neredeyse çıldırmıştı.
- He was so sad that he almost went mad.
I'm madly in love with you.
A mad dog.
There's always mad girls at those parties.
It's mad hot today.
He that mads others, if he were so humoured, would be as mad himself, as much grieved and tormented .
He's got this mad idea that he's irresistible to women.
My brother, quiet as a cat, seems perfectly contented with the internal feelings of his felicity. The Marquis, mad as a kitten, is all in motion to express it, from tongue to heel.
Are you mad at me?.
Aren't you just mad for that red dress?.
It is quite natural for her to get angry.
- It is completely natural for her to be mad.
It was his silence which made her angry.
- It was his silence that made her angry.