This shop uses only recycled paper.
- Bu mağaza sadece geri dönüştürülmüş kâğıt kullanır.
We had no customers, so we shut the shop early.
- Müşterimiz yoktu, bu yüzden mağazayı erken kapattık.
My mother bought some apples at a fruit store.
- Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.
Where can you find the closest store?
- En yakın mağazayı nerede bulabilirsin?
We run the store jointly.
- Biz mağazayı birlikte çalıştırıyoruz.
I don't know what is in store for me in the future.
- Gelecekte benim için mağazada ne olduğunu bilmiyorum.
Tom doesn't know what's in store for him.
- Tom onun için mağazada ne olduğunu bilmiyor.
I believe that the code for Lebanon is 961, the shopkeeper said.
- Mağaza sahibi Lübnan için kodun 961 olduğuna inanıyorum dedi.
But don't you think that it's a little big? asked the shopkeeper.
- Mağaza sahibi Fakat onun biraz büyük olduğunu düşünmüyor musun? diye sordu.
Mary was arrested for shoplifting.
- Mary mağaza soygunculuğundan tutuklandı.
He was shocked to hear that his daughter had shoplifted.
- O, kızının mağaza soygunculuğu yaptığını duyduğuna şok oldu.
Mobs broke into stores looking for food.
- Serseri grupları yiyecek aramak için mağazalara zorla girdi.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin ailelerinin okullara, hastanelere ve mağazalara ihtiyaçları vardır, bu yüzden bu hizmetleri sağlamak için daha fazla insan bölgede yaşamak için gelir. Böylece bir şehir gelişir.