Tom was sent to meet the warden.
- Tom müdürü karşılamak için gönderildi.
I was a prison warden for ten years.
- On yıldır hapishane müdürüydüm.
Can I speak with the director?
- Müdürle konuşabilir miyim?
I want to see the director of the company.
- Şirketin müdürüyle görüşmek istiyorum.
I was a prison warden for ten years.
- On yıldır hapishane müdürüydüm.
Tom was a prison warden for three years.
- Tom üç yıldır bir hapishane müdürüydü.
You must go and see the headmaster at once.
- Okul müdürünü hemen gidip görmelisin.
The headmaster will present the winners their prize.
- Okul müdürü kazananlara ödüllerini sunacak.
After fifteen years at a building firm, Bill Pearson was given the responsible position of area manager.
- Bir inşaat şirketinde on beş yıldan sonra, Bill Pearson'a sorumlu bölge müdürü pozisyonu verildi.
Tom appointed her as manager.
- Tom onu müdür olarak atadı.
The principal shook hands with each of the graduating pupils.
- Okul müdürü mezun öğrencilerin her biri ile el sıkıştı.
The principal presented each of the graduates with diploma.
- Okul müdürü mezunların her birine diplomasını sundu.
The teacher is with the school principal.
- Öğretmen okul müdürü ile birlikte.
The school principal suspended Tom for two days.
- Okul müdürü Tom'u iki gün uzaklaştırdı.
I was a prison warden for ten years.
- On yıldır hapishane müdürüydüm.
Tom informed the warden that John was planning to escape.
- Tom, John'un kaçmayı planladığını müdüre bildirdi.
Newton became Warden of the Royal Mint in 1696. He became Master of the Royal Mint in 1699.
- 1696'da Newton darphane müdürü oldu. 1699'da darphane öğretmeni oldu.
One father is more than a hundred schoolmasters.
- Bir baba 100'den daha fazla okul müdürüdür.
Are you the bank manager?
- Siz banka müdürü müsünüz?
The bank manager distrusted one of the cashiers.
- Banka müdürü, kasiyerlerden birine güvenmedi.
She was transferred from the head office to a branch office last month.
- O geçen ay genel müdürlükten şube müdürlüğüne transfer edildi.
Tom was transferred to the head office in Boston.
- Tom Boston'daki genel müdürlüğe transfer edildi.
The principal assured me of her honesty.
- Okul müdürü onun dürüstlüğü konusunda beni ikna etti.
The principal came in after the teacher.
- Okul müdürü, öğretmenden sonra içeri geldi.
She was very mad and went to talk with the school manager.
- O çok kızgındı ve okul müdürüyle konuşmaya gitti.
Tom is the district sales manager for a software company.
- Tom bir yazılım şirketi için bölge satış müdürüdür.