Biz güzel bir yemek yedik.
- We had a lovely meal.
Çünkü sen tatlı ve güzel bir kızsın.
- Because you're a sweet and lovely girl.
O sevimli genç bir adam.
- He's a lovely young man.
Bir çocuk ne kadar aptalsa o kadar sevimlidir.
- The stupider the child, the more lovely.
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
- And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
Eğer para kazanmak için buradaysan, Amerika bulunmak için hoş bir yer.
- America is a lovely place to be, if you are here to earn money.
Siz çok hoş bir seyircisiniz.
- You're such a lovely audience.