Cennette sevmek için bekleyebilirim.
- I can wait to love in heaven.
Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluk.
- To love and to be loved is the greatest happiness.
Aşk onu rüyalarında görmektir.
- Love is seeing her in your dreams.
Aşk dünyayı döndürür.
- Love makes the world go round.
Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.
- When poverty comes in at the door, love flies out the window.
' Felsefe ' bilgelik sevgisi anlamına gelen Yunanca bir kelimedir.
- 'Philosophy' is a Greek word that means the love of wisdom.
Sevgilim beni sevmiyor.
- My lover doesn't love me.
Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar.
- The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them.
Artık seni sevmiyorum.
- I don't love you anymore.
Beni seven bir arkadaşım var.
- I have a friend who loves me.
Yaramaz oğul, babasını sevdi.
- The mischievous son loved his dad.
Başkalarına yardım etmeyi severim.
- I love to help others.
Sana âşık olmaktan kendimi alamadım.
- I couldn't help but fall in love with you.
Senin ona aşık olduğun kadar, onun sana aşık olduğunu bilmiyorsan; birine aşık olmak zordur.
- It's hard to love somebody when you don't know whether they love you as much as you love them.
Sen benim hayatımın aşkısın.
- You're the love of my life.
O benim hayatımın aşkıdır.
- He's the love of my life.
Üzgünüm, seni seviyorum.
- I'm sorry, I love you.
O bana 'Seni seviyorum' dedi.
- She said 'I love you' to me.
Cennette sevmek için bekleyebilirim.
- I can wait to love in heaven.
Ne kadar zor bir şey, sevmek ve akıllı olmak, ve her ikisi birden.
- How difficult a thing it is, to love, and to be wise, and both at once.
Biz birbirimizi seviyoruz ancak artık sevişmiyoruz.
- We love each other, but we don't make love anymore.
Caligula'nın kendi kız kardeşiyle seviştiği söyleniyor.
- It is said that Caligula made love to his own sister.
Ne güzel bir sürpriz!
- What a lovely surprise!
Meg'in güzel bir yüzü var.
- Meg has a lovely face.
Seninle sevişmek istiyorum.
- I want to make love with you.
Sevişmek dünyanın en lezzetli şeyidir.
- To make love is the world's most delicious thing.
Bu aşk şarkısını severim.
- I like this love song.
Bu şarkı bir aşk şarkısı.
- This song is a love song.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
İngilizce bir aşk mektubu yazmak kolay değildir.
- It isn't easy to write a love letter in English.
İngilizce bir aşk mektubu yazmak kolay değildir.
- To write a love letter in English is not easy.
Gerçek bir aşk hikayesi asla bitmez.
- A true love story never ends.
Hayatınızda kaç defa aşık oldunuz?
- How many times have you been in love in your life?
Tom Almanya'da aşık oldu.
- Tom fell in love in Germany.
O, sevimli köpeğin kendine ait olmasını diledi.
- She wished the lovely dog belonged to her.
Ne sevimli bir bahçe!
- What a lovely garden!
Bütün arkadaşlarıma ve sevgilime Mutlu Yıllar diliyorum.
- Wish all my friends and loved one Happy New Year.
Sanat herkes tarafından sevilir.
- Art is loved by everybody.
Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
- All our teachers were young and loved teaching.
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
- And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
Sevmekte sevilmekten daha fazla zevk vardır.
- There is more pleasure in loving than in being loved.
Hayattaki en büyük mutluluk sevmek ve sevilmek.
- It is the greatest happiness in life to love and to be loved.
Linda çok sevecen bir anneydi.
- Linda was a very loving mother.
Leyla çok sevecen bir anne gibi görünüyordu.
- Layla seemed a very loving mother.
Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.
- It is pleasant to watch a loving old couple.
Tom'un ailesi sıkı fıkı ve sevgi doludur.
- Tom's family is close-knit and loving.
Eğer para kazanmak için buradaysan, Amerika bulunmak için hoş bir yer.
- America is a lovely place to be, if you are here to earn money.
Hoş bir gece geçirdim.
- I had a lovely night.
Mutluluğun en büyük sırlarından biri isteklerini azaltmak ve önceden sahip olduklarını sevmektir.
- One of the greatest secrets of happiness is moderating your wishes and loving what you already have.
Tom'un Mary'yi seviyor göründüğü kadar çok birini sevmeyi düşünemiyorum.
- I can't imagine loving anybody as much as Tom seems to love Mary.
Hepsinin içinde en çok seni seviyorum.
- I love you the best of all.
Ağlama. Seni seviyorum.
- Don't cry. I love you.
Noel gününde sevilen birini kaybetmeyi düşünemiyorum.
- I can't imagine losing a loved one on Christmas Day.
Sevilen birini incitme korkusundan daha kötü bir hapishane yoktur.
- There is no worse prison than the fear of hurting a loved one.
Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
- Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
istanbuldan sevgiler.
Seven bir kalp, tüm bilginin başlangıcıdır.
- A loving heart is the beginning of all knowledge.
Tom'un seven ebeveynleri vardı.
- Tom had loving parents.
Sami'nin online bir aşk ilişkisi vardı.
- Sami had a love affair online.
Aşk ilişkisi hakkında bana güvendi.
- He confided in me about his love affair.
Böylesine şefkatli bir aileye sahip olduğun için şanslısın.
- You are fortunate to have such loving parents.
Rose sevgi dolu ve şefkatli bir bayan.
- Rose is a loving and caring lady.
Onlar sevgi ile kucaklaştı.
- They embraced lovingly.
Mold loves moist, dark places.
I love what you've done with your hair.
So that’s fifteen-love to Kournikova.
I know how difficult your position is, I said; but don't feel that you are alone. There is--is one here who--who would do anything in the world for you, I ended lamely. She did not withdraw her hand, and she looked up into my face with tears on her cheeks and I read in her eyes the thanks her lips could not voice. Then she looked away across the weird moonlit landscape and sighed. Evidently her new-found philosophy had tumbled about her ears, for she was seemingly taking herself seriously. I wanted to take her in my arms and tell her how I loved her, and had taken her hand from the rail and started to draw her toward me when Olson came blundering up on deck with his bedding.
I wish I could love her all night long.
You shall love the Lord your God with your whole heart, and your whole mind, and your whole soul; you shall love your neighbor as yourself. (Matt. 22:37-38).
Hello, love, how can I help you?.
I love the fact that the coffee shop now offers fat-free chai latte.
My love of cricket knows no bounds.
I met my love by the gasworks wall.
Your love is the most important thing in my life.
A mother’s love is not easily shaken.
Nobody ever came to see her, nobody spoke of her, nobody cared about her. Mr Brass had said once, that he believed she was a ‘love-child’ (which means anything but a child of love).
We never see each other, but have been sending love letters every Valentine's Day for 10 years.
He....jerked my legs apart and, while the unconscious old kraut's juice seeped from my love nest, buried his face in the moist crevice, sucking, licking and lapping with the energy of ten men.
I was just in my pajamas and slippers, and I blushed because she was looking at me. Then she whispered, Take off your jammies, and love me up good, Arlene. Please, I want you to..
love-egg use.
That girl's love handles are so cute....Damn look at those curves!.
The lovely castle garden enchants visitors with its lovely blooms and romantic follies.
his loving wife.
... VIC GUNDOTRA: I love it when you clap and I haven't even ...
... WELL, WE LOVE YOU TOO. ...