Tom bir fincan kahve taşıyarak salona geldi.
- Tom came into the lounge, carrying a cup of coffee.
Benim düşünceme göre hava yolculuğunun en kötü yanı, havaalanı salonlarında beklemektir.
- To my mind, the worst part of air travel is the hanging around in airport lounges.
Mary havuzun yanındaki bir şezlong üzerinde uzandı.
- Mary stretched out on a lounge chair besides the pool.