Yanan binadan kurtarılacak kadar iyi bir talihe sahipti.
- He had the good fortune to be rescued from the burning building.
Yanan binadan kurtarılacak kadar iyi bir talihe sahipti.
- He had the good fortune to be rescued from the burning building.
Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
- He had the good fortune to marry a pretty girl.
Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.
- Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work.
Ben sansüre inanıyorum. Onun sayesinde bir servet yaptım.
- I believe in censorship. I made a fortune out of it.
O çok çalışma sayesinde bir servet yaptı.
- He has made a fortune through hard work.
Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.
- You'll make a fortune by taking a chance.
Herkes kendi kaderini çizer.
- Everybody is the architect of their own fortune.
Sami tüm servetini hayır kurumuna bıraktı.
- Sami left his entire fortune to charity.
Tom bütün servetini hayır için bağışladı.
- Tom donated his entire fortune to charity.
O, bir servet kazanmadı, servet onu kazandı.
- He has not acquired a fortune; the fortune has acquired him.
Tom muhtemelen bir servet kazanacak.
- Tom will probably make a fortune.