Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
- Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
Aptal görünmeyi sevmiyorum.
- I don't like looking foolish.
Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
- I am looking at the matter from a different viewpoint.
Bir kişinin bir şeye bakış şekli onun durumuna bağlıdır.
- A person's way of looking at something depends on his situation.
Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
- We stood looking at the beautiful scenery.
Rahibe Teresa neye ihtiyaç olduğunu görmek için etrafına bakarak işine başladı.
- Mother Teresa began her work by looking around to see what was needed.
O güzel görünümlü bir kadın.
- She's a fine looking woman.
Lezzetli görünümlü yiyecek zorunlu olarak iyi tat vermez.
- Delicious looking food doesn't necessarily taste good.
Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- The morning sun is too bright to look at.
Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
- Both of them went to the window to look outside.
Bir kişiyi görünüşüyle yargılamamalısın.
- You shouldn't judge a person by his looks.
Tom görünüş biçimini çok önemsiyor.
- Tom cares a lot about the way he looks.
Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
- Every time I look at this picture, I think of my father.
Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
- She has an absent look on her face.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
- My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.
- Tom is good looking and charismatic.
Meg bile bana bakmadı.
- Meg didn't even look at me.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
- What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
O gerçekten yakışıklı.
- He's really good looking.
Ben bir daire aramakla meşgulüm.
- I'm busy looking for an apartment.
Tom iş aramak için Boston'a geldi.
- Tom came to Boston looking for work.
Tom beklemekten bıkmış gibi görünüyor.
- Tom looks like he's tired of waiting.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
- I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir.
- She gives me a nasty look every time she sees me.
Bir insanı görüntüsüyle yargılama.
- Don't judge a man by the way he looks.
O, güzel olduğunu söyledi.
- She said that she was good-looking.
Mary güzel bir kadın.
- Mary is a good-looking woman.
Tom son derece yakışıklı bir adam.
- Tom is an extremely good-looking man.
O yakışıklı bir adam.
- He's a good-looking guy.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
- Men like to look masculine.
Tom aptal görünmek istemiyor.
- Tom doesn't want to look foolish.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
- Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
- I have an obligation to look out for Tom's interests.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to look out for Tom.
Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
Seni görmek için can atıyorum.
- I am looking forward to seeing you.
When I opened there was an awful-looking man at the door.
Another elderly, imposing-looking man cameup beside Abbott.
O hanım çok güzel gözüküyor.
- That lady is very good looking.
Bu kadın çok güzel görünüyor.
- This woman is very good looking.
Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.
- I think I'll look around a little more.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
a funny-looking dog.
If looks could kill.
It looks as if it’s going to rain soon.
Let’s have a look under the hood of the car.
Look to it yourself, father, answered Telemachus, for they say you are the wisest counsellor in the world, and that there is no other mortal man who can compare with you. .
Don’t look in the closet.
I look to each hour for my lover’s arrival.
That painting looks nice.
The hotel looks over the valleys of the HinduKush.
Why didn't any of my babysitters ever look like you?
- How come none of my babysitters ever looked like you?
How come none of my babysitters ever looked like you?
- Why didn't any of my babysitters ever look like you?
... you the name of the person you were looking at. Here is John Connor located by internet ...
... almost as big as the TV or screen you're looking at. ...