Yerliler bu nehre adam yiyen nehir diyorlar ve ondan korkuyorlar.
- The locals call this river the man-eating river and fear it.
Tom yerli bir kızla evlendi.
- Tom married a local girl.
Gotland'te kirpi, yerel bir semboldür.
- The hedgehog on Gotland is a local symbol.
Nepalce'nin yerel adı नेपाली'dir.
- The local name of Nepali is नेपाली.
Sana lokal anestezi ilacı verdik.
- I've given you a local anesthetic.
Sana lokal anestetik vereceğim.
- I'll give you a local anaesthetic.
Yerel sakinler şok içinde.
- Local residents are in a state of shock.
O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
- She married a local boy.
Her hafta sonu Tom arkadaşlarıyla bir yerel barda bira içer.
- Tom drinks beer with his buddies at the local bar every weekend.
Yerel yönetim tüm barları ve salonları kapattı.
- The local government closed all bars and saloons.
Yönetmen yerel Asahi muhabirinin suç mahalline gitmesini istedi.
- The director wanted the local Asahi reporter to go to the scene of the crime.
Bu kıyafetler yöresel olarak yapılırlar.
- These clothes are made locally.
Sami ve Leyla yöresel küçük bir lokantada takıldılar.
- Sami and Layla hung out at the local diner.
O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
- She married a local boy.
Yönetmen yerel Asahi muhabirinin suç mahalline gitmesini istedi.
- The director wanted the local Asahi reporter to go to the scene of the crime.
Functional programming languages usually don't allow changing the immediate value of locals once they've been initialized, unless they're explicitly marked as being mutable.
The patient didn't want to be sedated, so we applied only local anesthesia.
Hawaiian Pidgin is spoken by the local population.