Karlı bir yolda direksiyonu o şekilde çevirirsen, kayarsın.
- If you whip the steering wheel around like that on a snowy road, the car is going to go into a slide.
Patrona o şekilde karşı çıkman bayağı büyük cesaretti.
- It was pretty ballsy of you to stand up to the boss like that.
Biraz şekerleme ve bunun gibi, ben bir papatya gibi tazeyim.
- A little nap and, just like that, I'm as fresh as a daisy.
Bunun gibi hikayeler beni büyülüyor.
- Stories like that fascinate me.
Ben asla öyle bir şey duymadım.
- I never heard anything like that.
Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
- I don't know about things like that.
Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır.
- Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines.
Sık sık kendini çalışma odasına kapatır ve böyle şeyler yazar.
- He often shuts himself up in the study and writes things like this.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Bunun gibi bir şeyin olabileceğini her zaman biliyordum.
- I've always known something like this might happen.
Bu şekilde giyindiğim için üzgünüm.
- I'm sorry that I'm dressed like this.
Bunu bir daha asla bu şekilde yapma!
- Never ever do it like this again!
Bütün öğretmenler böyle davranmaz.
- Not all teachers behave like that.
Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
- How dare you speak to me like that?
senin gibi birini istiyorum.
Keşke senin gibi şarkı söyleyebilsem.
- I wish I could sing like you do.
O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
- He, just like you, is a good golfer.
He was playing in the yard and, then, like that, he was gone.
And then the truck turned, the box fell out the back, and the truck just kept going. / Yea, like that..
... So, sonically, it just smells like me. ...
... is like me can ginseng would you like to buy my unicorn ...