Tom genellikle sabahları evden ayrılmadan önce hava raporunu izler.
- Tom usually watches the weather report in the morning before leaving home.
En kısa sürede buradan ayrılmalıyız.
- We should lose no time in leaving here.
Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
- Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
Yakında ayrılıyor olacağız.
- We'll soon be leaving.
Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- Tom disappeared without leaving a trace.
Son defa fincanı baş aşağı bırakma fikri neydi?
- What was the idea of leaving the cup upside down last time?
Tom'un şu ana kadar karısını terketmeyi düşündüğünden şüpheliyim.
- I doubt that Tom would ever consider leaving his wife.
Yağmur çiselemeye başladığında, evi terketmek üzereydim.
- I was on the point of leaving home when a light rain started to fall.