Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
- Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
- I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
Bu yıl işsizlik rekor seviyelere ulaşacak.
- This year unemployment will reach record levels.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
Bu ağacın tepesi çitle aynı yükseklikte.
- The top of this tree is level with the fence.
Dağ, deniz seviyesinden 2000 metre yüksekliktedir.
- The mountain is 2000 meters above sea level.
Tom bir kahkaha kulübüne katıldı ve onun stres seviyeleri önemli ölçüde düştü.
- Tom has joined a laughter club and his stress levels have decreased significantly.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
Su, deniz seviyesinde 100 santigrat derecede kaynar.
- Water boils at 100 degrees Celsius at sea level.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
İyi bir seviyede olmadığımın farkındayım; bu yüzden, daha fazla pratik yapmam gerekiyor.
- I'm aware I'm not at a good level; therefore, I need to practice more.
İngilizce düzeyimi yükselteceğim.
- I'm going to raise my English level.
Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
- Her acting is on the level of a professional.
Tom geçen yılın ders planlarını benimsedi böylece onları bu yılın daha düşük seviyeli öğrencileri için kullanabildi.
- Tom adapted last year's lesson plans so he could use them with this year's lower level students.
Biz aynı seviyedeyiz.
- We are on the same level.
His pulse has been level for 12 hours.
Take the elevator and get off at the promenade level.
Hand me the level so I can tell if this is correctly installed.
Watch out for the next level; the bad guys there are really overpowered.
You can level the table by turning the pads that screw into the feet.
We've reached a new level of success.
He levelled an accusation of fraud.
By the end of the day, we'd dug down to the level of the old basement floor.
He kept a level head under stress.
This table isn't quite level; see how this marble rolls off it?.
My half-orc barbarian reached fifth level before he was squashed by a troll.