Diyelim ki senden bahsediyorum.
- Let's say I'm talking about you.
Deniz ürünleri yedin mi? Diyelim ki, kabuklu deniz hayvanı.
- Have you eaten seafood? Shellfish, let's say.
Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
- Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Hangi arabanın daha güzel olduğu söylemek zordur.
- It is hard to say which car is nicer.
Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
- Please say it in English.
Onu başka bir şekilde söyle.
- Say it in another way.
Tom senin son söze sahip olduğunu söyledi.
- Tom said you have the final say.
Maalesef, Fadil'in bu konuda son sözü yok.
- Unfortunately, Fadil doesn't have a final say on this.
Ben onun hakkında size bildirmek istedim ama Tom bir şey söylemememi söyledi.
- I wanted to let you know about that, but Tom told me not to say anything.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Onu söyledim, ama onu demek istemedim.
- I did say that, but I didn't mean it.
Hiçbir şey söylemezsen, bunu tekrarlamak için çağrılmayacaksın.
- If you don't say anything, you won't be called on to repeat it.
I've followed Selina down the strip, when we're shopping, say, and she strolls on ahead, wearing sawn-off jeans and a wash-withered T-shirt.
Many teachers take a Let's not and say we did attitude toward extended experiential learning in the different styles.
... Let's say Anand and Hugo are together on a video chat. The software can actually figure ...
... So at the moment, let's say I'm in the mood for Burmese ...