O mağaza, fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı.
- That store had to reduce their prices.
Muhalefet partisi gelir vergisini düşürmek için bir yasa tasarısı sundu.
- The opposition party put forward a bill to reduce income tax.
O ithalatta vergi azaltmak istedi.
- He wanted to reduce the tax on imports.
Bu şirket çevresel kaplama alanını azaltmak için yeni teknolojiler kullanıyor.
- This company is using new technologies to reduce its environmental footprint.