Tom bana biraz para ödünç vermek için yeterince kibardı.
- Tom was kind enough to lend me some money.
Kirasını ödeyebilsin diye Tom'a parayı ödünç vermek zorunda kaldım.
- I had to lend Tom money so he could pay his rent.
Kirasını ödeyebilsin diye Tom'a parayı ödünç vermek zorunda kaldım.
- I had to lend Tom money so he could pay his rent.
Ona ödünç para vermek zorundaydım.
- I had to lend to him money.
Yoshiki meteliksizdi ve Goro'nun ona 20.000 yen ödünç vermesini istedi.
- Yoshiki was hard up and asked Goro to lend him 20,000 yen.
Tom'un Mary'den video kamerasını ona ödünç vermesi için isteme cesareti yok.
- Tom doesn't have the courage to ask Mary to lend him her video camera.
Bana bir zımba ödünç verebilir misiniz?
- Can you lend me a stapler?
Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?
- Could you lend me your bicycle for a couple of days?
Don't get upset, I was just having a lend.
The long history of the past does not lend itself to a simple black and white interpretation.
... avant-garde, technorock and kind of lends itself toward ...