Öğrencilerden çoğu profesörün konferanslarını hazırlarken daha fazla zaman harcaması gerektiğini hissettiler.
- Many of the students felt that the professor should have spent more time preparing his lectures.
Konferanslar hakkında hassassın.
- You are sensitive about lectures.
Bana ders anlatmak zorunda değilsin.
- You don't have to lecture me.
Onun dersleri korkunç sıkıcı.
- His lectures are terribly boring.
Dersi not alırken dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
- I advise you to be careful in making notes for the lecture.
Onun konferansları çok uzun.
- His lectures are very long.
Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.
- The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.
Ben edebiyat üzerine ders vereceğim.
- I will lecture on literature.
Profesör, Orta Doğu üzerine bir ders verdi.
- The professor gave a lecture on the Middle East.
Okutman döndüğünde o gizlice sınıftan kaçtı.
- When the lecturer turned round, he sneaked out of the classroom.
Sadece örgütlenmemiş okutmanlardan nefret etmiyor musunuz?
- Don't you just hate unorganized lecturers?
... lectures in London, fascinating everyone from adults to children. And he would demonstrate ...