O beni aradığında evden ayrılmak üzereydim.
- I was about to leave my house when she rang me up.
Tom binadan ayrılmak zorunda kalacak.
- Tom will have to leave the building.
Anahtarı arabada bırakmak senin dikkatsizliğindi.
- It was careless of you to leave the key in the car.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
Tom Mary'nin erken ayrılması için izin verdi.
- Tom allowed Mary to leave early.
O iki hafta izin aldı ve Çin'i ziyaret etti
- She took two weeks' leave and visited China.
Tom bir acil durum çağrısı aldı ve işi terk etmek zorunda kaldı.
- Tom got an emergency call and had to leave work.
Ben okulu terk etmek zorunda bırakıldım.
- I was compelled to leave school.
Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim.
- I chose to leave instead of staying behind.
Daha uzun süre kalmak istiyorum ama gitmek zorundayım.
- I'd like stay longer, but I have to leave.
Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
- The leaves of the trees turn yellow in fall.
Birçok Perulunun koka yapraklarını çiğneme adeti vardır.
- Many Peruvians have the habit of chewing coca leaves.
Hemen Amerika'ya hareket etmek zorunda kaldık.
- We had to leave for America on short notice.
İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
- When I arrived at the station, the train was just about to leave.
Ayrılmayacaklar gibi görünüyor.
- It sounds like they're not going to leave.
İlk tren ne zaman ayrılacak?
- What time does the first train leave?
Hemen yola çıkmak zorundayız.
- We have to leave at once.
Yola çıkmak istiyor musun?
- Do you want to leave?
Vedalaşmadan gitmek istediğine emin misin?
- Are you sure you want to leave without saying goodbye?
Vedalaşmadan gitmek istemedim.
- I didn't want to leave without saying goodbye.
Sami, Leyla'yı terketmek istiyordu.
- Sami wanted to leave Layla.
Tom terketmek zorunda kalacak.
- Tom will have to leave.
Cambridge treni 5. platformdan kalkmaktadır.
- The train for Cambridge leaves from Platform 5.
Tren kalkmak üzere. Acele et.
- The train's about to leave. Hurry up.
I think you'd better leave.
When he had leeft speakynge, he sayde vnto Simon: Cary vs into the depe, and lett slippe thy nette to make a draught.
I'll leave the car in the station so you can pick it up there.
I left the band.
Can't we just leave this to the experts?.
When my father died, he left me the house.
And by myssefortune Sir Bors smote Sir Launcelot thorow the shylde into the syde, and the speare brake and the hede leffte stylle in the syde.
I left the country and I left my wife.
I've been given three weeks' leave by my boss.
There's not much food left, we'd better go to the shops.