Erkek kardeşim, ben kadar büyük.
- My brother is as large as I.
Osaka, Japonya'nın ikinci en büyük şehridir.
- Osaka is the second largest city of Japan.
Nehir geniş bir alanı su altında bıraktı.
- The river flooded a large area.
Tom geniş kitlenin önünde konuşma yapmaktan hoşlanmaz.
- Tom really does detest giving speeches in front of large audiences.
Ona şişman denmez, iriydi.
- He was large, not to say fat.
Kainat kocaman bir okul.
- The universe is a large school.
Bugün kocaman bir yılan gördüm.
- I saw a large snake today.
Evren kocaman bir okul.
- The universe is a large school.
Kainat kocaman bir okul.
- The universe is a large school.
O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.
- He endowed the college with a large sum of money.
Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
- Very large windows assure abundant natural daylight.
Yaşadığım ev çok büyük değil.
- The house I'm living in isn't very large.
O, büyük bir aileyi geçindirmek için çok çalıştı.
- He worked hard to support a large family.
Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest.
- Five prisoners were recaptured, but three others are still at large.
İki gün önce kaçan mahkum hâlâ serbest.
- The prisoner who escaped two days ago is still at large.
That shipment of Beanie Babies will cost you forty large.