Uzun zaman önce burada bir köprü vardı.
- Vor langer Zeit war hier eine Brücke.
O, onunla uzun zaman birlikte yaşayabilecek tek adam.
- Er ist der einzige Mann, der mit ihr so lange zusammenleben konnte.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
- He began by saying that he would not speak very long.
Oksijensiz bütün hayvanlar uzun zaman önce gözden kaybolurdu.
- Without oxygen, all animals would have disappeared long ago.
Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.
- It's been a long time since I visited my grandmother.
Uzun zamandır istediğim fotoğraf makinesi budur.
- This is the very camera I've wanted for a long time.
Tom uzun zamandır iyi bir ev yemeği yemediğini söyledi.
- Tom said he hadn't had a good home-cooked meal for a long time.
Bunu epeydir yapmak istiyordum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?
It happened a long time ago.
- Es ist vor langer Zeit passiert.
He kept me waiting for a long time.
- Er hat mich lange warten lassen.
How do you calculate the length of the circumference? I've forgotten.
- Wie bestimmt man nochmal die Länge des Kreisumfangs? Ich habe es vergessen.
The lengths of day and night are the same today.
- Heute haben Tag und Nacht die gleiche Länge.