Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
- Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
- About one third of the earth's surface is land.
George arsa satın alırken kandırıldı.
- George was tricked into buying the land.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
- He bought the land for the purpose of building his house on it.
Yere kara yoluyla ulaşılamaz.
- The place is not accessible by land.
Karalar ve sular Dünya'nın yüzeyini oluşturur.
- Land and water make up the earth's surface.
Bataklık arazi üzerinde binalar yapamazsın.
- You can't build buildings on swampy land.
O bütün arazisini sattı.
- He sold all his land.
Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?
- Is it possible to land a plane on this island?
Benim atalarım bu memleketin öncüleriydi.
- My ancestors were the pioneers of this land.
Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
- Tom owns a small piece of land in the country.
İpe sıkıca tutunarak karaya güvenli bir şekilde geldim.
- Holding on to the rope firmly, I came safely to land.
Ne zaman karaya çıkacağız?
- When are we going to land?
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
- This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
Amerika bir göçmenler ülkesidir.
- America is a land of immigrants.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
- The landscape was cold and sharp as flint.
Uçak zorunlu iniş yaptı.
- The plane made a forced landing.
Uçak mükemmel bir iniş yaptı.
- The plane made a perfect landing.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Tom ve Mary önümüzdeki ay gelincikler diyarına seyahat etmeyi planlıyorlar.
- Tom and Mary are planning to travel to the land of stoats next month.
Sonuçta, bu şeker hastalığı diyarı.
- After all, this is the land of diabetes.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
- We're looking desperately for a place to land.
Kartal yere inmek üzere.
- The eagle is about to land.
Pilot uçağı alana indirdi.
- The pilot landed the airplane in the field.
Philae'nin iniş alanına Agilkia adı verildi.
- Philae's landing site was named Agilkia.
Arazi çok fazlaya mal olmadı.
- The land did not cost much.
O çok fazla arazi tutuyor.
- He holds a lot of land.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
- Sami was forced to make an emergency landing.
Emlak piyasasının sönmesi nedeniyle Tokyo'daki ev sahipleri panik içindedirler.
- Tokyo landlords are in a panic because the real estate market went soft.
The landless flock to the cities seeking jobs.
10. You will be civil and attentive to passengers, giving proper assistance to ladies and children getting in or out, and never start the car before passengers are fairly received or landed.
He got an awful land when the police arrived.
Use the net to land the fish.
The plane is about to land.