Delikanlı Tom'un üzerine abandı ve kulağına bağırdı.
- The lad leaned over and shouted into Tom's ear.
O iyi genç bir delikanlı.
- He's a fine young lad.
Çok zeki genç bir hanımdır.
- She is a very intelligent young lady.
Güzel genç bir bayan oldu.
- She has grown into a beautiful young lady.
İki adam Lady Mary'nin kalbi için yarıştı.
- The two men competed for Lady Mary's heart.
Bir zamanlar, uzak bir yerde, yaşlı bir adam ve yaşlı bir bayan yaşardı.
- Once upon a time, in a place far away, lived an old man and an old lady.
I loved saying lads . . . like I was a comrade . . . like I was one of them ... me and the lads . . . alright lads, eh ... Italy, no problem .
I think he reckons he's a bit of a lad.