The ball was on the line but the umpire ruled it out.
I have a stalker, my life is on the line! - Gabrielle, from Desperate Housewives Season 3 episode 13.
I have John on the line for you.
Rabbits have long ears and short tails.
- Tavşanların uzun kulakları ve kısa kuyrukları vardır.
Your car has a broken taillight.
- Arabanın bozuk bir kuyruk lambası var.
There was not a long queue at the bus stop.
- Otobüs durağında uzun bir kuyruk yoktu.
I don't like waiting in queues.
- Kuyrukta beklemekten hoşlanmıyorum.
Tom had to wait in line for three hours.
- Tom üç saat kuyrukta beklemek zorunda kaldı.
I stood in that line for thirty minutes.
- O kuyrukta otuz dakika durdum.