Some diseases are caused by a defective gene.
- Bazı hastalıklara kusurlu bir gen tarafından sebep olunmaktadır.
The company recalled the defective products.
- Şirket, kusurlu ürünleri geri çağırdı.
I am fed up with imperfect people, so I've decided to isolate myself for a while.
- Ben kusurlu insanlardan bıktım, bu yüzden bir süre kendimi tecrit etmeye karar verdim.
Love loves imperfectly.
- Aşk kusurlu olarak sever.
Sami is acting really sketchy.
- Sami gerçekten kusurlu davranıyor.
The proposed law is fundamentally flawed.
- Önerilen kanun esasen kusurludur.
The proposed law is significantly flawed.
- Önerilen kanun önemli ölçüde kusurlu.
How can you speak such flawless German?
- Nasıl böyle kusursuz Almanca konuşabiliyorsun?
I can't find a single flaw in his theory.
- Onun teorisinde tek bir kusur bulamıyorum.
Some diseases are caused by a defective gene.
- Bazı hastalıklara kusurlu bir gen tarafından sebep olunmaktadır.
The horse that we can't buy will always have a defect.
- Satın alamadığımız atın her zaman bir kusuru olacaktır.
It is cruel of you to find fault with her.
- Onda kusur bulduğun için zalimsin.
She finds fault with everything and everyone.
- Her şeye ve herkese bir kusur buluyor.
They have eliminated all imperfections.
- Bütün kusurları ortadan kaldırdılar.
I am loving Tatoeba despite all its imperfections.
- Ben tüm kusurlarına rağmen Tatoeba'yı seviyorum.
Neither Tom nor Mary is correct.
- Ne Tom ne de Mary kusursuz.
Excuse me, but you're mistaken.
- Kusura bakma ama hatalısın.
Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
- Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
There's nothing physically wrong with him.
- Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
They have eliminated all imperfections.
- Bütün kusurları ortadan kaldırdılar.
I am loving Tatoeba despite all its imperfections.
- Ben tüm kusurlarına rağmen Tatoeba'yı seviyorum.