Kısacası, borçlarını ödemeden toz oldu.
- Kurz, er hat sich aus dem Staub gemacht, ohne seine Schulden zu begleichen.
İp birkaç metre çok kısaydı.
- Das Seil war ein paar Meter zu kurz.
Tom kısa bir konuşma yaptı.
- Tom gave a brief talk.
Bana kısaca ne olduğunu anlat.
- Tell me, briefly, what happened.
Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz ol.
- Please be as brief as possible.
Kısa ve özlü olacağım.
- I'll be brief and concise.
Kısacası, o yanılıyordu.
- In brief, he was wrong.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Bana planın kısa bir özetini verdi.
- He gave me a brief outline of the plan.
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Kısa ve özlü olacağım.
- I'll be brief and concise.
Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı.
- Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents.
To put it briefly, I do not agree.
- Um es kurz zu machen: ich bin nicht einverstanden.
State your case briefly.
- Schildern Sie kurz Ihren Fall.
I would define, in brief, the poetry of words as the Rhythmical Creation of Beauty.
- Ich würde die Poesie von Worten kurz als Rhythmische Erzeugung von Schönheit definieren.
She is, in brief, a chatterbox.
- Kurz gesagt ist sie eine Quasselstrippe.