Определение kurtarmak в Турецкий язык Английский Язык словарь
- {f} rescue
They hurried to their father's rescue.
- Babalarını kurtarmak için acele ettiler.
She did her best to rescue him.
- O, onu kurtarmak için elinden geleni yaptı.
- {f} recover
I want to recover my valuables.
- Ben değerli eşyalarımı kurtarmak istiyorum.
US Marshal Tom Jackson is determined to recover the fugitive.
- Kaçağı kurtarmak için US Marshal Tom Jackson belirlenir.
- save
Bill dove into the river to save the drowning child.
- Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.
Tom risked his life to save Mary.
- Tom Mary'yi kurtarmak için hayatını riske attı.
- rid of
- salvage
- (deyim) break out of
- escape
- relieve
- reclaim
- relieve of
- liberate
- deliver from
- pull through
- get somebody off
- (deyim) break out
- rid
- tubercle
- disentangle from
- release
It's impossible to release his foot from the trap.
- Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- disenthrall
- unfetter
- emancipate from
- retrieve
- bring somebody through
- retrieve from
- get somebody out of a jam
- spare
- get
- keep from
- tear away
- emancipate
- deliver
- to redeem (something pawned)
- extricate
- disembarrass
- absolve
- bail
- disabuse
- bring off
- to save; to rescue, to deliver; to redeem (sth pawned); to bring sb through; to get sb off; (fiyat) to be acceptable
- set free
- (for a price) to be enough to satisfy the seller
- clear
- disengage
- to recover (one's losses in a game)
- disembody
- clean up
- free
The little boy struggled to free himself from the policeman.
- Küçük oğlan kendini polis memurundan kurtarmak için uğraştı.
Tom struggled to free himself.
- Tom kendini kurtarmak için mücadele etti.
- help
We need help in fixing our broken marriage.
- Çatırdayan evliliğimizi kurtarmak için yardıma ihtiyacımız var.
Tom risked his own life to help Mary.
- Tom, Mary'yi kurtarmak için kendi hayatını riske attı.
- bail out
- bring through
- redeem
- disabuse of
- get smb. out of a jam
- to save, rescue
- salve
- get sb off
- purge
- bust someone out
I will bust you out of prison - seni hapisten kurtaracağım.
- worry smb. out of smth
- kurtarma
- recovery
Recall the filename before you try to perform file recovery.
- Dosya kurtarmaya çalışmadan önce dosya adını hatırlayın.
- kurtarma
- saving
You need to work on saving your marriage.
- Evliliğini kurtarmak için çalışmak zorundasın.
You need to work on saving your marriage.
- Evliliğini kurtarmak için çalışmalısın.
- kurtarma
- save
Bill dove into the river to save the drowning child.
- Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.
Tom died trying to save a child from a burning building.
- Tom yanan bir binadan bir çocuğu kurtarmaya çalışırken öldü.
- kurtarma
- salvation
- kurtarmak (borç vb'den)
- redeem
- kurtarmak (borç/ceza vb)
- remit
- kurtarmak (fiyat)
- be acceptable
- kurtarma
- redemption
- kurtarma
- salvage
- cinlerden kurtarmak
- exorcize
- kurtarma
- rescue
They hurried to their father's rescue.
- Babalarını kurtarmak için acele ettiler.
Try to hold on until a rescue team arrives.
- Bir kurtarma ekibi gelene kadar dayanmaya çalışın.
- sıkıntıdan kurtarmak
- disembarrass
- fidye vererek kurtarmak
- (Ticaret) buy off
- fidye vererek kurtarmak
- redeem
- fidye ödeyerek kurtarmak
- ransom
- hayat kurtarmak
- save life
- kurtarma
- retrieval
- kurtar
- rid
I must rid my kitchen of cockroaches.
- Mutfağımı hamamböceklerinden kurtarmalıyım.
I'm trying to rid myself of this bad habit.
- Kendimi bu kötü alışkanlıktan kurtarmaya çalışıyorum.
- kurtar
- redeem
He has no redeeming traits.
- Onun kurtarıcı özelliği yok.
- kurtar
- {f} rescued
He rescued the child from the fire.
- Çocuğu yangından kurtardı.
They were rescued by helicopter.
- Onlar helikopter tarafından kurtarıldılar.
- kurtar
- relieve of
- kurtar
- {f} rescue
The rescue workers are going to hand out supplies to the victims of the earthquake.
- Kurtarma ekipleri depremin kurbanlarına malzeme dağıtacak.
Search and rescue operations began immediately.
- Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.
- kurtar
- extricate
The man extricated Ellie from a dangerous situation.
- Adam Ellie'yi tehlikeli bir durumdan kurtardı.
- kurtar
- {f} salvage
Sami salvaged his career.
- Sami kariyerini kurtardı.
Horrible helicopter accident in a Belgian cemetery, the rescuers have already salvaged more than 500 corpses.
- Bir Belçika mezarlığındaki korkunç helikopter kazası, kurtarıcılar şimdiden 500'den fazla ceset çıkardılar.
- kurtar
- {f} extricated
The man extricated Ellie from a dangerous situation.
- Adam Ellie'yi tehlikeli bir durumdan kurtardı.
- kurtarma
- relief
- kurtarma
- release
It's impossible to release his foot from the trap.
- Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- kurtarma
- extrication
- kurtarma
- liberation
- kurtarma
- riddance
- kurtar
- rid of
- kurtar
- recover
He recovered his stolen wallet.
- O, çalınan cüzdanını kurtardı.
The police recovered the stolen money.
- Polis çalınan parayı kurtardı.
- onurunu kurtarmak
- save honor
- onurunu kurtarmak
- save one's honor
- baskıdan kurtarmak
- cut loose
- basınçlı yerden basınç hücresi ile kurtarmak
- decompress
- başını kurtarmak
- to save one's skin
- boyunduruktan kurtarmak
- unyoke
- büyüden kurtarmak
- disentrance
- büyüden kurtarmak
- disenchant
- canını kurtarmak
- to save one's life
- canını kurtarmak
- 1. to save one's life. 2. to save (someone's) life
- canını kurtarmak
- save smb.'s life
- ev zararlılarından kurtarmak
- disinfest
- fidye ile kurtarmak
- to ransom
- fidye verip kurtarmak
- redeem
- fidye verip kurtarmak
- ransom
- görünüşü kurtarmak
- to save face
- görünüşü kurtarmak
- keep up appearances
- günü kurtarmak
- save the day
- hacizden kurtarmak
- rescue
- hamamın namusunu kurtarmak
- 1. to try to give a semblance of honesty to a questionable situation, try to cover up. 2. to rush to the defense of one's own organization
- hayatını kurtarmak
- save smb.'s life
- hayatını kurtarmak
- bring through
- hayatını kurtarmak
- retrieve from death
- hayatını kurtarmak
- to save sb's life
- ipotekten kurtarmak
- disencumber
- kefaletini ödeyip kurtarmak
- bail out
- kefaletle kurtarmak
- bail out
- kendini kurtarmak
- wriggle oneself out of
- kendini kurtarmak
- tear oneself away
- kendini kurtarmak
- quit oneself
- kendini kurtarmak
- extricate oneself
- kendini kurtarmak
- divest oneself of
- kurtar
- relieveof
- kurtar
- disembarrass
- kurtar
- disencumber
- kurtar
- ridof
- kurtarma
- wrecking
- kurtarma
- sea rescue
- kurtarma
- rescue, recovery, deliverance
- kurtarma
- deliverance
- kurtarma
- disembarrassment
- mideyi kurtarmak
- slang to assuage one's hunger
- miras koşullarından kurtarmak
- disentail
- para verip kurtarmak
- redeem
- paçasını kurtarmak
- to evade, to elude
- paçayı kurtarmak
- to save one's skin, to escape
- paçayı kurtarmak
- wriggle out
- paçayı kurtarmak
- to extricate oneself from a difficult situation
- postu kurtarmak
- save one's neck
- postu kurtarmak
- save one's bacon
- postu kurtarmak
- to save one's skin
- postu kurtarmak
- to save one's skin, manage to escape death
- postunu kurtarmak
- save one's hide
- rehinden kurtarmak
- to redeem
- rehinden çıkarmak/kurtarmak
- to redeem (something pledged or mortgaged); to get (something) out of hock
- sermayeyi artırarak iflastan kurtarmak
- bail out a company
- sorumluluktan kurtarmak
- enfranchise
- sıkıntıdan kurtarmak
- get smb. out of a jam
- topu kurtarmak
- (Spor) clear the ball
- unutulmaktan kurtarmak
- rescue from oblivion
- vatanı kurtarmak
- slang 1. to manage to cope with the situation. 2. to work away as if one's life depended on it (when such work won't actually do much to remedy the situation)
- yakasını kurtarmak
- make the best of a bad bargain
- yakasını kurtarmak
- make a clean sweep of
- yakayı kurtarmak
- to escape, to evade, to elude, to get rid of
- yakayı kurtarmak
- be clear of
- yakayı kurtarmak/sıyırmak
- to manage to escape from; to free oneself from
- yükten kurtarmak
- unburden
- yükten kurtarmak
- disencumber
- çıkmazdan kurtarmak
- break the deadlock
- öldürüp eziyetten kurtarmak
- put smth. out of it's misery
- ölümden kurtarmak
- retrieve from death
- şartlarından kurtarmak
- disentail