kucakla

listen to the pronunciation of kucakla
Турецкий язык - Английский Язык
{f} embrace

People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness. - İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.

The settlers embraced the Christian religion. - Yerleşimciler Hıristiyan dinini kucakladı.

{f} hugging

I won't ever try hugging Tom again. - Tom'u tekrar kucaklamayı hiç denemeyeceğim.

When did you try hugging Tom? - Tom'u ne zaman kucaklamayı denedin?

{f} hug

The girl hugged her doll. - Kız, bebeğini kucakladı.

Tom wants to be hugged. - Tom kucaklanmak istiyor.

enclasp
kucaklamak
{f} embrace
kucaklamak
hug

I want to hug you and invite you to coffee this evening, how can I do that? - Bu akşam seni kucaklamak ve kahveye davet etmek istiyorum, bunu nasıl yapabilirim?

kucak
lap
kucaklamak
snuggle
kucak
{i} arms
kucaklamak
{f} caress
kucaklamak
strain
kucaklamak
inclasp
kucaklamak
lap
kucaklamak
take in one's arms
kucaklamak
to embrace
kucaklamak
cannodle
kucak
embrace, lap; armful
kucak
embrace; lap
kucak
bosom
kucaklamak
cuddle
kucaklamak
strain smb. to one's breast
kucaklamak
clasp
kucaklamak
clasp smb. in one's arms
kucaklamak
enclasp
kucaklamak
fold in one's arms
kucaklamak
give smb. a hug
kucaklamak
give a hug
kucaklamak
to embrace, to cuddle, to hug, to clasp, to take in one's arms
kucaklamak
embosom
kucaklamak
canoodle
kucaklamak
encircle
kucaklamak
infold
kucaklamak
enfold
kucaklamak
to embrace, take in one's arms; to hug
kucaklamak
clinch
kucaklamak
bosom
kucaklamak
inarm
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение kucakla в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Kucak
(Osmanlı Dönemi) KENARE
Kucak
aguş
Kucaklamak
koçmak
Kucaklamak
sarmak
kucak
Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm: "Kucağımdaki yavrumla yapayalnız kalmıştık."- S. M. Alus
kucak
Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm
kucak
Herhangi bir durumun veya şeyin sınırlarının arası, iç
kucak
Ortam, ocak
kucak
Açık kollarla göğüs arasına sığabilen miktarda olan
kucak
Herhangi bir durumun veya şeyin sınırlarının arası, iç: "Oralar her saldırganlıktan korunmuş Türk kucağı idi."- R. E. Ünaydın
kucak
Ortam, ocak: "On yıl var ayrıyım Kına Dağı'ndan / Baba ocağından, yâr kucağından."- F. N. Çamlıbel
kucaklamak
Kucağına almak, kucağında taşımak. İçine almak veya çepeçevre sarmak: "Şaşılacak kadar tatlı, sevimli, nazik eli, elimi kucakladı."- Y. Z. Ortaç
kucaklamak
Kollarla sarıp göğüs uzerine bastırmak: "Onlar, daha fazlasını yaparak sessizce birbirlerini kucakladılar."- R. N. Güntekin
kucaklamak
İçine almak veya çepeçevre sarmak
kucaklamak
Kollarla sarıp göğüs uzerine bastırmak
kucaklamak
Kucağına almak, kucağında taşımak
kucakla
Избранное