Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
You're wrong. I'm not pessimistic, but sceptical.
- Yanılıyorsun. Ben kötümser değilim ama kuşkucuyum.
You're wrong. I'm not pessimistic, but sceptical.
- Yanılıyorsun. Ben kötümser değilim ama kuşkucuyum.
Tom is going to be skeptical about that.
- Tom bunun hakkında kuşkucu olacak.
We're skeptical about this.
- Biz bunun hakkında kuşkucuyuz.
You can't blame me for being suspicious.
- Kuşkucu olduğum için beni suçlayamazsın.
Why are you always so suspicious?
- Neden her zaman çok kuşkucusun?
We're skeptical about this.
- Biz bunun hakkında kuşkucuyuz.
Tom said I seemed skeptical.
- Tom kuşkucu göründüğümü söyledi.
I doubt if Bob will come to my birthday party.
- Bob'ın benim doğum günü partime gelip gelmeyeceğinden kuşkuluyum.
I doubt if Bob will come on time.
- Bob'ın zamanında gelip gelmeyeceğinden kuşkuluyum.
Fadil's death raised suspicions.
- Fadıl'ın ölümü kuşku uyandırıyordu.
Sami kept the suspicions to himself.
- Sami kuşkuları kendine çekiyordu.
The old woman looked at me with surliness and mistrust.
- Yaşlı kadın bana öfkeyle ve kuşkuyla baktı.
Tom never had an inkling that Mary and John were dating each other.
- Tom'un Mary ve John'un birbirleriyle flört ettikleri konusunda hiçbir kuşkusu yok.
I've done questionable things.
- Kuşkulu şeyler yaptım.
Their honesty is questionable.
- Onların dürüstlüğü kuşkulu.
I've always distrusted him.
- Ondan her zaman kuşkulandım.
Tom stared in disbelief.
- Tom kuşku içinde baktı.
Tom stared at Mary in disbelief.
- Tom Mary'ye kuşkuyla baktı.