There will be an economic crisis at the end of this year.
- Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
There will be an energy crisis in the near future.
- Yakın gelecekte bir enerji krizi olacak.
Tom knows what to do when Mary has an epileptic seizure.
- Tom Mary'nin bir epilepsi krizi olduğunda ne yapacağını biliyor.
The Japanese economy is in depression.
- Japon ekonomisi krizde.
The economist anticipated a prolonged depression.
- Ekonomist, sürüp giden bir ekonomik kriz sezinledi.
Crises do not automatically produce the right recipes against them.
- Krizler kendilerine karşı doğru tarifleri otomatik olarak üretmez.
The UN has played a major role in defusing international crises and preventing conflicts.
- BM, uluslararası krizleri ortadan kaldırmada ve çatışmaları önlemede önemli bir rol oynadı.
The stock market is in a prolonged slump.
- Menkul kıymetler borsası sürüp giden bir ekonomik kriz içindedir.
Tom nearly had a heart attack when he saw Mary standing on the edge of the roof.
- Tom Mary'nin çatının kenarında durduğunu gördüğü zaman neredeyse kalp krizi geçirmişti.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.