Take lots of vitamin C to avoid catching cold.
- Soğuk algınlığından korunmak için bol miktarda C vitamini al.
The homeless sought shelter from the chilly shower.
- Evsiz, serin sağanaktan korunmak için sığınak aradı.
Tom sought shelter from the rain.
- Tom yağmurdan korunmak için sığınak aradı.
The flowers are protected against the weather.
- Çiçekler havaya karşı korunmaktadır.
Might it happen to be a large symbolic grove of trees?
- Ağaçların büyük bir sembolik korusu olabilir mi?
I went into the grove with him.
- Onunla birlikte koruya girdim.
Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
- Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
They need protection.
- Onların korunmaya ihtiyacı var.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
- Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
One has to protect his family.
- İnsan ailesini korumak zorundadır.
He maintains his car well.
- O, arabasını iyi korur.
Tom maintained his innocence.
- Tom suçsuzluğunu korumuştur.
Prevention is the best medicine.
- Korunmak en iyi ilaçtır.
Prevention is better than cure.
- Korunma tedaviden daha iyidir.
You must eat properly to keep up your strength.
- Gücünü korumak için gerektiği şekilde yemelisin.
Tom struggled to keep his composure.
- Tom soğukkanlılığını korumak için mücadele etti.
Good traditions should be preserved.
- İyi geleneklerin korunması gerekir.
They have preserved the building.
- Onlar binayı korudular.
We protected ourselves against danger.
- Tehlikeye karşı kendimizi koruduk.
The policeman protected the witness.
- Polis memuru tanığı korudu.
We don't need a formal institution for preserving peace.
- Barışı korumak için resmi bir kuruma ihtiyacımız yok.
Preserving world peace is one of the main purposes of the United Nations.
- Dünya barışını korumak, Birleşmiş Milletlerin temel amaçlarından biridir.
The soldiers guarded the bridge.
- Askerler köprüyü korudular.
It's a closely guarded secret.
- Yakından korunan bir sırdır.
Tom had a very sheltered upbringing.
- Tom çok korunaklı bir yetiştirmeye sahipti.
These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
The valuables are in the safekeeping of the bank.
- Değerli şeyler bankanın korumasındadır.
I've been trying to find out who is responsible for maintaining this road.
- Bu yolu korumak için kimlerin sorumlu olduğunu bulmaya çalışıyordum.
When bears sleep or lie down, their postures depend on whether they want to get rid of heat or conserve it.
- Ayılar uyuduğunda ya da uzandığında onların duruşları ısıdan kurtulmak ya da onu korumak isteyip istemediklerine bağlıdır.
Tom must conserve his strength.
- Tom gücünü korumak zorundadır.
Protecting the environment means saving ourselves.
- Çevreyi korumak kendimizi korumak anlamına gelir.
Can Tatoeba contribute to the saving of endangered languages?
- Tatoeba, yok olma tehlikesinde olan dillerin korunmasında katkıda bulunabilir mi?
Tom has maintained his innocence.
- Tom suçsuzluğunu korumuştur.
Dan maintained his innocence all along the lawsuit.
- Dan tüm dava boyunca masumiyetini korudu.
Rainforests should be preserved.
- Yağmur ormanları korunmalı.
Afghan democracy needs to be preserved even with nuclear bombs.
- Afgan demokrasinin bile nükleer bombalarla korunması gerekir.
Some companies have guards at the front desk instead of receptionists.
- Bazı şirketlerin resepsiyonda resepsiyonist yerine korumaları var.
Cuban soldiers were guarding the streets.
- Kübalı askerler sokakları koruyordu.
We must fight to safeguard our civil rights.
- Vatandaşlık haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.
Why are you protecting him?
- Neden onu koruyorsun?
He made an admirable speech about protecting the environment.
- O, çevreyi koruma hakkında taktire şayan bir konuşma yaptı.
These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
Trees shelter my house from the wind.
- Ağaçlar evimi rüzgardan koruyorlar.
Shouldn't somebody be guarding the prisoner?
- Birinin mahkûmu koruyor olması gerekmez mi?
Cuban soldiers were guarding the streets.
- Kübalı askerler sokakları koruyordu.
Tom shielded his eyes from the sun.
- Tom gözlerini güneşten korudu.
Tom sought shelter from the rain.
- Tom yağmurdan korunmak için sığınak aradı.
These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
All the police officers were equipped with shields to defend themselves against the rioters.
- Bütün polis memurları kendilerini ayaklanmacılara karşı korumak için kalkanlarla donatıldı.
The concrete layer of the nuclear reactor's shielding will be destroyed using controlled explosions.
- Nükleer reaktörün koruyucu somut tabakası kontrollü patlamalar kullanılarak imha edilecek.
He conserved his energy for the next game.
- Bir sonraki oyun için enerjisini korudu.
He has dedicated his life to the preservation of nature.
- Hayatını doğanın korunmasına adadı.