I went into the grove with him.
- Onunla birlikte koruya girdim.
Might it happen to be a large symbolic grove of trees?
- Ağaçların büyük bir sembolik korusu olabilir mi?
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
We need to maintain focus.
- Bizim odakları korumamız gerekiyor.
Tom maintained his innocence.
- Tom suçsuzluğunu korumuştur.
He's keeping a straight face.
- O, ciddiyetini koruyor.
You must eat properly to keep up your strength.
- Gücünü korumak için gerektiği şekilde yemelisin.
Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
- Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
One has to protect his family.
- İnsan ailesini korumak zorundadır.