Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
- Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
Sorry, I didn't mean to scare you.
- Üzgünüm, amacım seni korkutmak değildi.
I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
- Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
I didn't mean to frighten you.
- Seni korkutmak istemedim.
I didn't mean to frighten you.
- Seni korkutmak istemedim.
I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
- Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
That was enough to terrify anyone.
- O herkesi korkutmak için yeterliydi.
We don't want to startle anyone.
- Biz kimseyi korkutmak istemiyoruz.
I'm sorry, I didn't mean to startle you.
- Üzgünüm seni korkutmak istemedim.
I didn't want to alarm you.
- Seni korkutmak istemedim.
The explosion frightened the villagers.
- Patlama köylüleri korkuttu.
The voices coming from the jungle frightened the explorers.
- Ormandan gelen sesler kaşifleri korkuttu.
Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
- Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
Horror movies frighten me.
- Korku filmleri beni korkutur.
No one threatened Tom.
- Kimse Tom'un gözünü korkutmadı..
Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
- Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
The big dog is frightening them.
- Büyük köpek onları korkutuyor.
What scared Tom the most was the thought that he might not be able to walk again.
- Tom'u en çok korkutan şey tekrar yürüyemeyeceği düşüncesiydi.
She scared the cat away.
- O, kediyi korkutup kaçırdı.
Tom is easily startled.
- Tom kolayca korkutuluyor.
The loud noise startled Tom.
- Yüksek ses Tom'u korkuttu.
What scared Tom the most was the thought that he might not be able to walk again.
- Tom'u en çok korkutan şey tekrar yürüyemeyeceği düşüncesiydi.
I didn't want to scare you.
- Seni korkutmak istemedim.
The loud noise startled Tom.
- Yüksek ses Tom'u korkuttu.
I'm sorry if I startled you.
- Seni korkuttuysam üzgünüm.
It's no use trying to intimidate me.
- Gözümü korkutmaya çalışmanın faydası yok.
Tom intimidated Mary.
- Tom Mary'yi korkuttu.
Sami was terrifying the girls.
- Sami kızları korkutuyordu.
That was enough to terrify anyone.
- O herkesi korkutmak için yeterliydi.
Something must've spooked her.
- Bir şey onu korkutmuş omalı.
When there are no men around, the night is somewhat spooky.
- Etrafta hiç kimse yokken, gece bir şekilde korkutucu oluyor.