korkular

listen to the pronunciation of korkular
Турецкий язык - Английский Язык
fears
apprehensions
korku
{i} horror

She takes pleasure in seeing horror films. - O, korku filmlerii izlemekten zevk alır.

She screamed with horror as someone took hold of her arm. - Birisi onun kolundan tuttuğunda o korkudan çığlık attı.

korku
fear

This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed. - Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.

They fear that he may be dead. - Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.

korku
apprehension
korku
misgiving
korku
dread

This is the first time I've seen such a dreadful movie. - Böyle korkutucu bir filmi ilk defa görüyorum.

Cats have a dread of water. - Kedilerin su korkusu vardır.

korku
fright

I could die of fright. - Korkudan ölebilirdim.

Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening. - Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.

korku
phobos
korku
anxiety

Her anxiety almost drove her wild. - Onun korkusu neredeyse onu çılgına çevirdi.

korku
(Askeri) panic

Fear and panic overwhelmed me. - Korku ve paniğe kapılmıştım.

korku
misdoubt
korku
danger

We are all in terrible danger. - Biz korkunç bir tehlike içindeyiz.

Fear often exaggerates danger. - Korku sık sık tehlikeyi abartır.

korku
thrill

His story thrilled me with horror. - Onun hikayesi beni korkudan titretti.

I don't like rural horror thrillers. - Ben kırsal korku gerilimini sevmiyorum.

korku
threat

No one threatened Tom. - Kimse Tom'un gözünü korkutmadı..

Tom made a terrifying threat against Mary. - Tom Mary'ye karşı korkunç bir tehdit yaptı.

korku
menace
korku
creeps

Everyone here creeps me out. - Buradaki herkes beni korkutuyor.

That guy gave me the creeps. - O adam bana korku verdi.

korku
boggle
korku
perilous
korku
terror

He was almost petrified with terror. - Korku nedeniyle neredeyse donakalmıştı.

korku
affright
korku
dismay
korku
awe

Let me show you something really awesome. - Sana gerekten korkunç bir şey göstereyim.

That really sounds quite awesome. - Bu gerçekten oldukça korkunç görünüyor.

korku
dray
korku
consternation
korku
reassure
korku
the fear of
korku
scare

We were all scared shitless. - Hepimizin korkudan ödü patladı.

To tell you the truth, I am scared of heights. You are a coward! - Gerçeği söylemek gerekirse. Ben yükseklikten korkuyorum, Sen bir korkaksın!

korku
trepidation
korku
phobia
korku
Gothic
korku
alarm

I found that very alarming. - Onu çok korkutucu buldum.

The news caused alarm throughout the village. - Haber köyün her tarafında korkuya neden oldu.

korku
funk
korku
fear, fright, dread; alarm, anxiety, care; danger, threat, menace; phobia
korku
bugaboo
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение korkular в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Korku
(Osmanlı Dönemi) HELEL
Korku
endişe
Korku
havil
Korku
(Osmanlı Dönemi) HELA'
Korku
(Hukuk) HAVF
Korku
(Osmanlı Dönemi) ŞEHM
Korku
(Osmanlı Dönemi) HAYLA'
korku
Kaygı, üzüntü: "İçlerinde görünmez bir bozukluk korkusuyla sıra sağlamlara geldi."- R. N. Güntekin
korku
Kötülük gelme ihtimali, tehlike, muhatara
korku
Kalp çarpıntısına ve tam bir halsizlik belirtilerine sebep olan bir hal
korku
Kaygı, üzüntü
korku
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu: "Yarı çocuk kalbimde korku, kapıya yaklaştıkça büyüyor."- Y. Z. Ortaç
korku
Gerçek veya beklenen bir tehlike ile yoğun bir acı karşısında uyanan ve coşku, beniz sararması, ağız kuruması, kalp ve solunum hızlanması gibi belirtileri olan veya daha karmaşık fizyolojik değişmelerle kendini gösteren duygu
korku
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu
korkular
Избранное