He was frightened by the sight.
- Görüntüden korkmuştu.
Tom is probably frightened.
- Tom muhtemelen korkmuş.
He behaved like he was afraid.
- O, korkmuş gibi davrandı.
I was afraid that you had failed.
- Başarısız olmandan korkmuştum.
Tom was obviously terrified.
- Tom belli ki korkmuştu.
Tom seemed to be terrified.
- Tom korkmuş görünüyordu.
I felt kind of awestruck.
- Biraz korkmuş hissettim.
Tom said I looked startled.
- Tom korkmuş göründüğümü söyledi.
Tom looked a bit startled.
- Tom biraz korkmuş gibi görünüyordu.
He ran like a scared rabbit.
- O, korkmuş bir tavşan gibi koştu.
Tom had a scared look on his face.
- Tom'un yüzünde korkmuş bir görünüm vardı.
It's nothing, don't be afraid!
- Bu şey yok, korkmayın!
Don't be afraid of making mistakes.
- Hatalar yapmaktan korkmayın.
Man fears disasters such as floods and fires.
- İnsan su baskınları ve yangınlar gibi felaketlerden korkar.
They fear that he may be dead.
- Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.
Tom dreads going to work tomorrow.
- Tom yarın işe gitmeye korkuyor.
He may dread to learn the results.
- O, sonuçları öğrenmeye korkabilir.
He looked very terrified after the car crash.
- O, araba kazasından sonra çok korkmuş görünüyordu.
The poor rabbit, terrified, whimpered in the hands of its owner.
- Zavallı tavşan, çok korkmuştu, sahibinin ellerinde inildedi.