Alice was frightened of her strict mother.
- Alice sert annesinden korkmuştu.
Tom is probably frightened.
- Tom muhtemelen korkmuş.
He behaved like he was afraid.
- O, korkmuş gibi davrandı.
She looks very much afraid.
- O, çok korkmuş görünüyor.
Tom looks absolutely terrified.
- Tom kesinlikle korkmuş görünüyor.
Tom seemed terrified of something.
- Tom bir şeyden korkmuş gibi görünüyordu.
I felt kind of awestruck.
- Biraz korkmuş hissettim.
Tom looked a bit startled.
- Tom biraz korkmuş gibi görünüyordu.
Tom said I looked startled.
- Tom korkmuş göründüğümü söyledi.
Tom had a scared look on his face.
- Tom'un yüzünde korkmuş bir görünüm vardı.
He ran like a scared rabbit.
- O, korkmuş bir tavşan gibi koştu.
Don't be afraid to make mistakes when speaking English.
- İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
It's nothing, don't be afraid!
- Bu şey yok, korkmayın!
They fear that he may be dead.
- Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.
Man fears disasters such as floods and fires.
- İnsan su baskınları ve yangınlar gibi felaketlerden korkar.
A burnt child dreads fire.
- Yanmış bir çocuk ateşten korkar.
My little brother says that he had a dreadful dream last night.
- Küçük erkek kardeşim dün gece korkunç bir rüya gördüğünü söylüyor.
The poor rabbit, terrified, whimpered in the hands of its owner.
- Zavallı tavşan, çok korkmuştu, sahibinin ellerinde inildedi.
He looked very terrified after the car crash.
- O, araba kazasından sonra çok korkmuş görünüyordu.