konuya

listen to the pronunciation of konuya
Турецкий язык - Английский Язык
to matter
thematization
matter to
adrem
konu
subject

Mathematics is a good subject. - Matematik iyi bir konudur.

Marriage isn't a subject that interests young people. - Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.

konu
topic

The conversation moved on to other topics. - Konuşma diğer konulara geçti.

Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them. - Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.

konu
matter

To tell the truth, this matter does not concern it at all. - Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.

They are matters which we need to discuss. - Onlar tartışmamız gereken konular.

konu
(Hukuk) issue

The delegates voted on the issue. - Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.

I agree with you on this issue. - Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.

konuya göre
(Bilgisayar) by subject
konuya bağlı kalmak
stick to one's text
konuya dönmek
hark back
konuya dönmek
get back to the subject
konuya dönmek
return to the subject
konuya sadık kalmak
stick to the point
konuya sadık kalmak
keep to the point
konudan konuya geçen
discursive
konudan konuya atlamak
fly off at a tangent
konudan konuya atlamak
go off at a tangent
konu
point

I can't necessarily agree with you on that point. - Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.

I couldn't get the point of his speech. - Konuşmasının konusunu anlayamadım.

konu
subject , topic
konu
affair

The affair cost me many sleepless nights. - Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.

I have nothing to do with the affair. - Bu konu ile bir ilgim yok.

konu
theme

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

konu
heading
konu
subject, topic, matter
konu
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

konu
{i} head

Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head. - Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.

Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government. - Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.

konu
(Politika, Siyaset) area

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

They want to talk to you about areas of mutual interest. - Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.

konu
score
konu
object

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

konu
(Bilgisayar) re
konu
subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

konu
shebang
konu
business

We'll talk business later. - İşi daha sonra konuşacağız.

Shall we shoot the breeze for a while before talking business? - İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?

konu
res

The doctor insisted that the patient get plenty of rest. - Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.

He responded to a speech of welcome. - Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.

konu
text

Mary's phone was confiscated because she was caught texting in class. - Sınıfta mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin telefonuna el konuldu.

We read the full text of his speech. - Onun konuşmasının tam metnini okuduk.

konu
question

A trip to America this summer is out of the question. - Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

A trip to America is out of the question. - Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Konu
the subject
konu
{i} argument

This argument is pure rhetoric. - Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.

Tom hasn't talked to me since we had that argument. - O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.

konu
hot topic
konuya hakim
to have a command in/at
asıl konuya geçmek
to get down to brass tacks
bu konuya
hereunto
bu konuya
hereto
döndürüp dolaştırıp aynı konuya getirmek
bring round
dönüp dolaşıp aynı konuya getirmek
work round to
dönüp dolaşıp aynı konuya getirmek
(söz) work around to
hakim olmak (konuya vb)
have a grasp of
hakim olmak (konuya vb)
have full knowledge of
konu
thing

We always talked about a lot of things after school. - Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.

Professor Brown explains things very well. - Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.

konu
subject, topic; matter; theme
nazik konuya dokunmak
skate on thin ice
önceki konuya dönmek
hark back to
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение konuya в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Konu
sermaye
Konu
süje
Konu
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Konu
sayfa
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
konu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
konu
(Osmanlı Dönemi) bahis
konuya
Избранное