Mathematics is a good subject.
- Matematik iyi bir konudur.
Marriage isn't a subject that interests young people.
- Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.
Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them.
- Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.
A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
They are matters which we need to discuss.
- Onlar tartışmamız gereken konular.
To tell the truth, this matter does not concern it at all.
- Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
Let us turn now to the fundamental issue.
- Şimdi temel konuya dönelim.
Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.
I can't go along with you on that point.
- Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.
I can't necessarily agree with you on that point.
- Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.
Don't you want to talk about the affair?
- Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
The affair cost me many sleepless nights.
- Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
- Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
I would like to speak to the head nurse.
- Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
Shall we shoot the breeze for a while before talking business?
- İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?
They were talking business.
- Onlar iş konuşuyorlardı.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
Mary's phone was confiscated because she was caught texting in class.
- Sınıfta mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin telefonuna el konuldu.
We read the full text of his speech.
- Onun konuşmasının tam metnini okuduk.
Without a passport, leaving a country is out of the question.
- Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.
He interrupted the speaker with frequent questions.
- O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.
This argument is pure rhetoric.
- Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.
We had an argument about it last night.
- Dün gece bu konuda tartıştık.
I don't know about things like that.
- Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
I don't like to leave things up in the air.
- Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.