I concentrated my attention on the subject.
- Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
Marriage isn't a subject that interests young people.
- Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.
Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them.
- Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.
A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
They are matters which we need to discuss.
- Onlar tartışmamız gereken konular.
His interpretation of this matter is too one-sided.
- Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.
The delegates voted on the issue.
- Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.
The convention voted on the issue sixty times.
- Kongre, konuyla ilgili altmış kez oylandı.
I differ from you on that point.
- Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.
I couldn't get the point of his speech.
- Konuşmasının konusunu anlayamadım.
Do you want to talk about the affair?
- İş hakkında konuşmak ister misin?
I have nothing to do with the affair.
- Bu konu ile bir ilgim yok.
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
- Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
Can I speak to the head nurse?
- Baş hemşire ile konuşabilir miyim?
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
We'll talk business later.
- İşi daha sonra konuşacağız.
They were talking business.
- Onlar iş konuşuyorlardı.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
He responded to a speech of welcome.
- Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.
There's not so much text in this book.
- Bu kitapta o kadar çok konu yok.
Mary's phone was confiscated because she was caught texting during class.
- Ders anında mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin cep telefonuna el konuldu.
A trip to America this summer is out of the question.
- Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
This argument is pure rhetoric.
- Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.
Tom hasn't talked to me since we had that argument.
- O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.
I don't know about things like that.
- Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
We always talked about a lot of things after school.
- Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.