Marriage isn't a subject that interests young people.
- Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.
I tried to change the subject.
- Konuyu değiştirmeye çalıştım.
The conversation moved on to other topics.
- Konuşma diğer konulara geçti.
That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışılmaya değer.
I can't agree with them on this matter.
- Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.
They are matters which we need to discuss.
- Onlar tartışmamız gereken konular.
Let us turn now to the fundamental issue.
- Şimdi temel konuya dönelim.
The delegates voted on the issue.
- Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.
I differ from you on that point.
- Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.
I can't necessarily agree with you on that point.
- Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.
Don't you want to talk about the affair?
- Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
- Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
- Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
Can I speak to the head nurse?
- Baş hemşire ile konuşabilir miyim?
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
They were talking business.
- Onlar iş konuşuyorlardı.
We'll talk business later.
- İşi daha sonra konuşacağız.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
- Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
There's not so much text in this book.
- Bu kitapta o kadar çok konu yok.
We read the full text of his speech.
- Onun konuşmasının tam metnini okuduk.
Without a passport, leaving a country is out of the question.
- Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.
A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
We had an argument about it last night.
- Dün gece bu konuda tartıştık.
Tom hasn't talked to me since we had that argument.
- O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.
We always talked about a lot of things after school.
- Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
I don't like to leave things up in the air.
- Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.