konun

listen to the pronunciation of konun
Турецкий язык - Английский Язык
to be
{f} exist
konu
subject

Marriage isn't a subject that interests young people. - Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.

I tried to change the subject. - Konuyu değiştirmeye çalıştım.

konu
topic

The conversation moved on to other topics. - Konuşma diğer konulara geçti.

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

konu
matter

I can't agree with them on this matter. - Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.

They are matters which we need to discuss. - Onlar tartışmamız gereken konular.

konu
(Hukuk) issue

Let us turn now to the fundamental issue. - Şimdi temel konuya dönelim.

The delegates voted on the issue. - Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.

konu
point

I differ from you on that point. - Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.

I can't necessarily agree with you on that point. - Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.

konu
subject , topic
konu
affair

Don't you want to talk about the affair? - Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?

According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs. - Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.

konu
theme

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

konu
heading
konu
subject, topic, matter
konu
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

konu
{i} head

Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head. - Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.

Can I speak to the head nurse? - Baş hemşire ile konuşabilir miyim?

konu
(Politika, Siyaset) area

Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement. - Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

konu
score
konu
object

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

konu
(Bilgisayar) re
konu
subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

konu
shebang
konu
business

They were talking business. - Onlar iş konuşuyorlardı.

We'll talk business later. - İşi daha sonra konuşacağız.

konu
res

The doctor insisted that the patient get plenty of rest. - Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

konu
text

There's not so much text in this book. - Bu kitapta o kadar çok konu yok.

We read the full text of his speech. - Onun konuşmasının tam metnini okuduk.

konu
question

Without a passport, leaving a country is out of the question. - Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.

A trip to America is out of the question. - Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Konu
the subject
konu
{i} argument

We had an argument about it last night. - Dün gece bu konuda tartıştık.

Tom hasn't talked to me since we had that argument. - O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.

konu
hot topic
konu
thing

We always talked about a lot of things after school. - Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.

I don't like to leave things up in the air. - Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.

konu
subject, topic; matter; theme
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение konun в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Konu
sermaye
Konu
süje
Konu
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Konu
sayfa
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
konu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
konu
(Osmanlı Dönemi) bahis
konun
Избранное