konuşmalı

listen to the pronunciation of konuşmalı
Турецкий язык - Английский Язык
conversational
of, relating to, or in the style of a conversation; informal and chatty
Conversational means relating to, or similar to, casual and informal talk. His father wanted him to learn conversational German
A communication model where two distributed applications exchange information by way of a conversation; typically one application starts (or allocates) the conversation, sends some data, and allows the other application to send some data Both applications continue in turn until one decides to finish (or de-allocate) The conversational model is a synchronous form of communication
Pertaining to conversation; in the manner of one conversing; as, a conversational style
The attribute of communication that is described by sending data to and receiving data from another component in an iterative fashion without return to the OLTP monitor until the whole application thought is completed; the salient feature of this form of execution is that each "receive" after the first puts the process in a state of suspension until the component being addressed responds
characteristic of informal spoken language or conversation; "wrote her letters in a colloquial style"; "the broken syntax and casual enunciation of conversational English"
involving a two-way exchange of messages, such as between a client and a server
{s} of or pertaining to a conversation
konuş
speak

John can't speak French well. - John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.

She doesn't speak to me. - O benimle konuşmuyor.

konuş
{f} spoke

It isn't a surprise that English is the world's most spoken language. - Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.

Which language is spoken in the U.S.A.? - ABD'de hangi diller konuşuluyor?

konuş
{f} commune
konuş
(Tıp) conus
konuş
talk to

I want to talk to you. - Seninle konuşmak istiyorum.

Mary was lonely because the other students didn't talk to her. - Diğer öğrenciler onunla konuşmadığından dolayı Mary yalnızdı.

konuş
{f} talk

We talked about various things. - Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.

John was in such a hurry that he had no time for talking. - John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.

konuş
commune with
konuş
spoke out
konuş
speak out

You must speak out against injustice. - Haksızlığa karşı yüksek sesle konuşmalısın.

Can we speak outside for a moment? - Bir an dışarıda konuşabilir miyiz?

konuş
{f} spoken

Which language is spoken in the United States of America? - Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?

It isn't a surprise that English is the world's most spoken language. - Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.

konuş
spoke to
konuş
speak to

May I speak to Pedro? - Pedro ile konuşabilir miyim?

She doesn't speak to me. - O benimle konuşmuyor.

konuş
spoken out
konuş
{f} tongue

Brent is an American, but he speaks Japanese as if it were his mother tongue. - Brent bir Amerikalı, ama o sanki onun ana diliymiş gibi Japonca konuşuyor.

I can speak Esperanto as if it's my mother tongue. - Esperanto'yu ana dilim gibi konuşabiliyorum.

konuş
{f} talked

We always talked about a lot of things after school. - Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.

In the tent we talked and talked. - Çadırda sürekli konuştuk.

konuş
{f} talking

Who were you talking to? - Kiminle konuşuyordun?

What're you talking about? - Ne hakkında konuşuyorsun?

konuş
spoken to
konuş
{f} speaking

Don't be afraid to make mistakes when speaking English. - İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.

I'm not very good at speaking Arabic. - Çok iyi Arapça konuşamıyorum.

konuş
discourse

In their discourse after dinner, they talked about politics. - Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.

konuş
placing, arrangement
konuş
(Askeriye) disposition, deployment
konuş
geol. location
konuş
intercede
konuş
converse

I need someone with whom I can converse. - Konuşabileceğim birine ihtiyacım var.

Passengers shall not converse with the driver while the bus is in motion. - Otobüs hareket halindeyken yolcular şoförle konuşmamalıdır.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение konuşmalı в Турецкий язык Турецкий язык словарь

konuş
Konma işi veya biçimi
konuş
Konum
konuş
Bütün imkânlar göz önünde tutularak kara, hava ve deniz birliklerinin yerleştirilmesi biçimi
konuşmalı
Избранное