Frankly speaking, he is untrustworthy.
- Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
John can't speak French well.
- John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
Which language is spoken in the U.S.A.?
- ABD'de hangi diller konuşuluyor?
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
She tends to talk too much.
- Çok konuşmaya eğilimlidir.
Please come to talk to me.
- Lütfen benimle konuşmaya gel.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
Don't talk with your mouth full.
- Ağzın doluyken konuşma.
You need to speak out.
- Senin konuşman gerekiyor.
You can speak out freely here.
- Sen burada özgürce konuşabilirsin.
In Papua New Guinea, there are 850 different languages spoken by Papuans.
- Papua Yeni Gine'de, Papualılar tarafından konuşulan 850 farklı dil vardır.
Which language is spoken in the United States of America?
- Amerika Birleşik Devletleri'nde hangi dil konuşuluyor?
May I speak to Pedro?
- Pedro ile konuşabilir miyim?
She doesn't speak to me.
- O benimle konuşmuyor.
I can speak Esperanto as if it's my mother tongue.
- Esperanto'yu ana dilim gibi konuşabiliyorum.
Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue.
- Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.
We talked the night away.
- Biz geceyi konuşarak geçirdik.
In the tent we talked and talked.
- Çadırda sürekli konuştuk.
Who were you talking to?
- Kiminle konuşuyordun?
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
Speaking English isn't easy.
- İngilizce konuşmak kolay değildir.
Don't be afraid to make mistakes when speaking English.
- İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
In their discourse after dinner, they talked about politics.
- Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.
Passengers shall not converse with the driver while the bus is in motion.
- Otobüs hareket halindeyken yolcular şoförle konuşmamalıdır.
We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.
- Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.