He has an uncontrollable temper.
- Onun kontrol edilemez bir öfkesi vardır.
We should check the spread of the disease.
- Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.
The defenders checked the onslaught by the attackers.
- Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
I want to check it out.
- Bunu kontrol etmek istiyorum.
Should I go check it out?
- Onu kontrol etmeye gitmeli miyim?
Try to control yourself.
- Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
Some things in life are beyond our ability to control.
- Hayatta bazı şeyler kontrol etme yeteneğimizin ötesindedir.
I have trouble controlling my anger.
- Öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum.
Controlling my emotions is not my forte.
- Duygularımı kontrol etmek benim görevim değil.
The government of the Inca Empire controlled everything.
- İnka İmparatorluğu yönetimi her şeyi kontrol etti.
Fadil controlled the drug trade in the area.
- Fadıl, bölgedeki uyuşturucu ticaretini kontrol etti.
He checked the durability of the house before buying it.
- O, satın almadan önce evin dayanıklılığını kontrol etti.
Tom checked his rearview mirror before pulling out into traffic.
- Tom trafiğe çıkmadan önce dikiz aynasını kontrol etti.