The lion followed the trainer's commands.
- Aslan eğiticinin komutlarını takip etti.
My friend's dog understands Esperanto. At least the most important commands.
- Arkadaşımın köpeği Esperanto'yu anlıyor. En azından en önemli komutları.
The commanding officer led his army into enemy territory.
- Birlik komutanı ordusunu düşman topraklarına götürdü.
The commander refused to negotiate.
- Komutan müzakere etmeyi reddetti.
I've been ordered to take charge.
- Komutayı almam emredildi.
I can't ignore my commanding officer's orders.
- Benim komutanın emirlerini görmezden gelemiyorum.