These blouses are long sleeved.
- Bu bulüzler uzun kolludur.
She held him by the sleeve.
- O, onu kolundan tuttu.
I perspired under the arms.
- Kollarımın altında terledim.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
Just turn this handle.
- Sadece bu kolu çevirin.
This car handles well.
- Bu araba kolay kullanılır.
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
The post office is not far from your college.
- Postane kolejden uzak değildir.
Her recently-released short story collection thrills enthusiasts of postmodern works in Esperanto.
- Onun yakın zamanda yayımlanan öykü koleksiyonu Esperanto'da post modern eserlerin meraklılarını heyecanlandırıyor.
Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured.
- Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.
Many had lost their arms or legs.
- Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.
Marijuana is now legal in Colorado.
- Esrar Kolarado'da artık yasaldır.
Memories of my college days come to my mind.
- Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.
Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
- Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
He turned the doorknob with his left hand.
- O, sol eli ile kapı kolunu çevirdi.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
I asked for a seat in the smoking section.
- Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.
Mary cleared the platforming section with ease.
- Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
Cholera is uncommon in Japan.
- Kolera Japonya'da yaygın değildir.
Tom had to get a cholera shot.
- Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.
Let's stay somewhere with easy airport access.
- Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.
It's easier to stay out of jail than to get out of jail.
- Hapishanenin dışında kalmak hapishaneden çıkmaktan daha kolaydır.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Press down on the lever.
- Kolun üstüne bastırınız.
You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up.
- Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
I can barely bend my left arm.
- Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.
I can barely move my arms.
- Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.