kolluk

listen to the pronunciation of kolluk
Турецкий язык - Английский Язык
(Otomotiv) arm rest
oversleeve
cuff; armband, armlet
arm floats
cuff
waterwing
kol
{i} sleeve

These blouses are long sleeved. - Bu bulüzler uzun kolludur.

She held him by the sleeve. - O, onu kolundan tuttu.

kol
arm

Four armed men held up the bank and escaped with $4 million. - Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.

The cushions on the sofa don't match those on the armchairs. - Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.

kolluk kuvveti
formerly police force, police department
kolluk kuvveti
(Askeri) law enforcement agency
kolluk kuvvetleri
(Politika, Siyaset) law enforcement officer
kolluk nöbeti
(Askeri) sentry go
kolluk suportu
(İnşaat) fixed arm-rest bracket
kolluk tabanı
elbow-rest frame
kol
{i} handle

I put a new handle to the door. - Kapıya yeni bir kol taktım.

This car handles well. - Bu araba kolay kullanılır.

kol
offtake
kol
branch

Which branch of the armed forces were you in? - Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?

Those branches break easily. - O dallar kolayca kırılır.

kol
{i} foreleg
kol
{i} flipper
kol
post

The post office is not far from your college. - Postane kolejden uzak değildir.

Please take this parcel to the post office. - Lütfen bu koliyi postaneye götür.

kol
lever handle
kol
shank
kol
team

Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured. - Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.

Our team can easily beat your team in the first game. - İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.

kol
(Coğrafya) affluent
kol
bellcrank
kol
truss
kol
bell crank
kol
leg

Marijuana is now legal in Colorado. - Esrar Kolarado'da artık yasaldır.

They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different. - Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.

kol
(Havacılık) col

Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer. - Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.

I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him. - Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.

kol
hand

I put a new handle to the door. - Kapıya yeni bir kol taktım.

He turned the doorknob with his left hand. - O, sol eli ile kapı kolunu çevirdi.

kol
section

I asked for a seat in the smoking section. - Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.

I asked for a seat in the no-smoking section. - Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.

kol
(Mimarlık) annex
kol
bracket
kol
subsection
kol
fin

Finding his office was easy. - Onun bürosunu bulmak kolaydı.

Finding his office was easy. - Onun ofisini bulmak kolaydı.

kol
(Tıp) chol

Tom was worried that his cholesterol level might be a little high. - Tom kolesterol seviyesinin biraz yüksek olabileceğinden endişeliydi.

My cholesterol levels are high. - Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.

kol
stay

Let's stay somewhere with easy airport access. - Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.

You have to stay in your seat. - Sen koltuğunda kalmak zorundasın.

kol
{i} crank

Tom's car has crank windows. - Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.

I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle. - Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.

kol
wing

Tom took me under his wing. - Tom bana kol kanat gerdi.

She took me under her wing and taught me everything she knew. - O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.

kol
phylum
kol
brachion
kol
embranchment
kol
tappet
kol
department
kol
tributary
kol
limb
kol
brachial
kol
{i} Rod
kol
{i} offset
kol
arm of
deniz kolluk kuvveti
(Askeri) maritime law enforcement
kol
strand (of a rope)
kol
sleeve; handle
kol
arm (of a chair)
kol
brace

Tom noticed the bracelet on Mary's arm. - Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.

Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient. - Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.

kol
lever

Press down on the lever. - Kolun üstüne bastırınız.

You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up. - Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.

kol
handle; lever
kol
rounds
kol
neck (of a musical instrument)
kol
(giysi) sleeve
kol
side (direction)
kol
arm; sleeve; foreleg; flipper; branch; bar, handle, crank, lever; (okulda) club; team, gang, troupe; patrol; column
kol
butchery shank
kol
club (in a school)
kol
phys. arm
kol
division, branch
kol
(bitki) branch
kol
formerly wing (of an army)
kol
ramification
kol
gang; troupe
kol
(Askeriye) column
kol
patrol
kol
stick

Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick. - Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.

kol
stolon; subsection
kol
arm; foreleg
kol
limb, large branch (of a tree)
kol
outfall
kol
bar

I can barely bend my left arm. - Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.

I can barely move my arms. - Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.

kol
stolon
kol
(Anatomi) brachium
kol
detent
sivil kolluk kuvvetlerine askeri destek
(Askeri) military support to civilian law enforcement agencies
Английский Язык - Английский Язык

Определение kolluk в Английский Язык Английский Язык словарь

KOL
sign of affection (in Internet chats)
Турецкий язык - Турецкий язык
Kollara takılan ve dikkati çekmesi istenen görevlilerin kimliklerini gösteren şerit
Gömlek kollarının ucundaki iliklenen bölüm, manşet
İş yaparken giysiyi korumak için bilekten dirseğe kadar kola geçirilen, ekseri koyu renkli bir kumaştan dikilmiş parça
Güvenliği sağlamakla görevli polis veya jandarma, zabıta
kolluk kuvveti
Güvenlik güçlerinin oluşturduğu birlik
kol
İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
Kol
dal
kol
Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, branş
kol
İş takımı, ekip, grup
kol
Flasaların bir tarafa bükülmeisi sonucu halatta elde edilen elemanlar
kol
Ön ayağın üst bölümü
kol
Kanat
kol
Makinelerde tutup çevirmeye veya çekmeye yarayan ağaç veya metal parça
kol
Giysinin kolu saran bölümü
kol
Rahatça eğlenebilirlerdi."- R. H. Karay. İş takımı, ekip, grup: "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı."- S. F. Abasıyanık
kol
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye: "Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu
kol
şube, dal
kol
Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri
kol
Giysinin kolu saran bölümü: "Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu."- O. C. Kaygılı
kol
Dizi, düzen
kol
Avcılıkta gözetleme deliğinin çevresine ve bu giden yolun iki yanına konan çalı çırpı
kol
Bir koltukta, bir divanda kol dayamaya yarayan parça
kol
Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
kol
Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
kol
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye
kol
Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
kolluk
Избранное